ŞAH İBRAHİM VELİ OCAĞI
ŞAH İBRAHİM VELİ
Hazırlayan: Bilhan Akkaya
Şah İbrahim Veli, Şah İsmail'in dedesidir. Yakın zamana kadar elimizdeki ana kaynak Hacı Bektaşi Veli'nin Velayetnamesi ve onun çerçevesinde gelişen bazı rivayetlerdi. Son dönemde Çorum'a bağlı Evciyenikışla köyünden Arap ali Gazioğlu Dede'nin elinde bir arşiv çıktı. Bu belgeler Kerbela, Hacı Veli Tekkesi, Erdebil veya Şeyh Safiyyüddin Dergahı ve Şah İbrahim Tekkesi tarafından verilmişti. Diğer bir belge de 14 Ekim 1885'te Süleyman Na'im tarafından yazılan Telkinname'ydi. 10 metreden uzun ve birbirine eklenmiş, güzel bir nesih hattıyla bir çok tasavvuf önderinin ve tassavvufi terimin kaydı bulunuyordu. 31 Ekim 1903 tarihli icazetnamede Şeyh İbrahim Veli adı yerine Şah İbrahim Veli ismi kullanılmıştı. Diğer bazı belgelerde isim iki san ile de kullanılmıştır.
Şah İbrahim Veli ile ilgili iki belgeden örnek vereceğiz.
Biri, 1620 Muharrem (Kasım-Aralık) tarihinde Kerbela'daki Hacı Bektaşi Tekkesi'nden Ali Dede tarafından Şeyh İbrahim evlatlarından Şah Hüseyin'e verilen icazetnamedir. Belgeye göre Şeyh İbrahim oğlu Tursun, oğlu Mustafa, oğlu Ali, oğlu Mustafa, oğlu Şahkulu, oğlu Şah Veli, Şah Hüseyin Kerbela'daki Hacı Bektaşi Veli Tekkesi'nde gidip bu icazetnameyi almıştır. Şeyh İbrahim'den sonrası soyu bu şekilde kayda geçirilmiştir. Her kuşak için 30 yıl hesaplarsak toplam 180 yıl geriye gider ve 1440 yılına yani Şeyh İbrahim'in yaşadığı yıllara ulaşırız.
İkinci belge 8 Mart 1742'de Hacı Bektaşi Veli Tekkesi tarafından Şeyh İbrahim Sultan evladından Murtaza Halife ve Ali Halife'ye verilen icazetnamedir. Belgede; Hacı Bektaşi Veli Tekkesi, Şeyh İbrahim Sultan evladından Murtaza Halife ve Ali Halife'nin posta oturması, farz namazları kıldırması, oruç tutması, zekat vermesi ve hacca gitmesi istenmiş, isimleri geçen şahıslar mürit ve muhiblere halife tayin edilmiştir.
Konuyla ilgili onlarca belge daha bulunmaktadır fakat yazı konusunu çok aşmamak için diğer belgelerden bahsetmeyeceğiz.
Şah İbrahim Veli 1365-1447 tarihleri arasında yaşamıştır. İran’da, Erdebil’de doğmuş, burada yetişmiştir. Şeyh Safi soyundandır. Dedesi Sadrettin Musa, babası Havac Ali’dir (Hace Ali). Bunlardan eğitim almış ve son derece iyi yetişmiştir. Adından da anlaşıldığı gibi Velilik makamına layık olmuştur. Ehlibeyt soyundan olup 7.nci İmam Musa’yı Kasım’ın oğlu Kasım Hamza (Ebu Kasım)’dan gelmektedir. Hacı Bektaş Veli ile amcazadedir.
Şah İbrahim Veli’nin bir başka önemli özelliği de çocuklarının Anadolu’da birden fazla süreğin başında olmaları ve bu geleneğin halen devam etmesidir. Bunlardan Oğlu Alaaddin Çorum’a bağlı Abdal Ata köyünde ocağın geleneğinin yürütmüştür. Abdal Ata köyünde halen dergah ve zaviyesi bulunmakta ve halk tarafından yaşatılmaya çalışılmaktadır. Evlatları halen burada yaşamaktadırlar. Zamanla Osmanlı vakfı haline dönüştüğü gibi Safevi Osmanlı savaşı ve gerginliklerinden sonra bir Bektaşi Dergahı haline dönüştürülmüştür.
Şah İbrahim Veli’nin bir başka oğlu ise Ahmet Uryaniddün ve Burhaneddin Erdebili olarak anılmakta ve Eskişehir’in Seyit Gazi İlçesine bağlı Yazı Dere köyünde yatırı bulunmaktadır. Bir diğer oğlu da bel oğlu değil yol oğlu olarak tanınmaktadır. Şeyh Hamididdün Veli adıyla Malatya’nın Darende İlçesinde süreği devam ettirmiştir.
Malatya’nın Mezirme Köyü ise doğrudan doğruya Şah İbrahim Veli’nin kendi ocağı olarak tanınmaktadır. Yüzlerce yıldır varlığını bu köyde sürdüren bu ocak geleneğin günümüze kadar gelmesinde çok önemli bir yere sahiptir.
Babasının adını koyduğu, Malatya Hekimhan civarında yatırı bulunan Hacı (Hace) Ali’nin yatırının yeri bilinmemektedir. Evlatları Karadirek veya Mezirme köylerinde ikamet etmektedir.
477 yılında posta oturan Şeyh Cüneyd babasının altıncı oğludur. Pek genç yaşta olduğu için amcası meşhur Cafer Hoca vesayeti altında şeyhliği yürütüyordu. Bu dönem Şiilik, en parlak duruma gelmişti.
Çok zeki, akıllı ve ileri görüşlü olan Şeyh Cüneyd kısa zamanda, şeyhiliğin ve tekkenin edep erkanını tanzim ederek saygınlığını arttırdı. Şeyhlik kıyafetinin üstünde bir hükümdar icrası edası ile hareket etmeye başladı. İçinden büyük bir devlet kurmayı tasarlıyordu. Oralara hükmeden Kara Koyunlu hükümdarı Cihanşah onun durumundan ürkerek hemen Erdebil’den sürgüne göndermiştir.
O zamanlar Ortadoğu’da en kuvvetli devlet Osmanlı İmparatorluğu, Mısır’da Memlukler, Horasan'dan Fırat'a ve Kafkas Dağları'ndan Umman Denizi'ne kadar uzanan topraklarda egemen olan devlet ise Akkoyunlu Devleti idi.
Diğer Anadolu erenlerinin doğumu ve hakka yürüyüş tarihleri net olarak bilinmediği gibi Şah İbrahim Veli’nin de bu tarihleri bilinmemekle birlikte rastladığımız bir kaynakta 1365-1447 tarihleri arasında yaşadığı tahmin edilmektedir. Yaşadığı sürede Erdebil’den Anadolu’ya 3 kez geldiği önce Elazığ Sün köyüne, oradan Arguvan Eymir köyüne ve en son Malatya, Arguvan ilçesi Mezirme köyüne gelerek burada dergahını kurduğu, Ocak merkezinin Mezirme olduğu bilinmektedir. (Daha sonra bu köyün adı Ballıkaya olarak değiştirilmiştir) Mezirme köyü hem Arguvan’a hem de Hekimhan’a 20’şer km. mesafede bulunur. Erzurum üzerinden gelerek Arguvan’dan geçen Hekimhan üzerinden İstanbul’a kadar giden çok önemli bir kervan yolu üzerindedir. Dolayısıyla stratejik önemi olan bir güzergahta yer almaktadır. Kervanların güvenliği açısından önem arz etmektedir. Bütün horasan erenleri gibi Şah İbrahim Veli’nin de özellikle Kervan yolları üzerinde yüksek dağ yamaçlarına yerleşerek öğretilerini yaydıklarını görüyoruz. Şah İbrahim Veli’nin geldiği yer olan Erdebil Dergahı ile Osmanlı sultanları arasında Yavuz’dan önce bir sorun olmadığını, hatta Yavuz Sultan’a kadar olan Osmanlı Sultanları ile muhabbetlerinin iyi olduğunu görüyoruz. 1514 Çaldıran savaşı ile bu yakınlığın bittiği ve düşmanlığa dönüştüğü görülmektedir.
Anadolu’yu üç kere ziyaret eden Şah İbrahim Veli’ye Anadolu kırsal alanındaki insanların Hacı Bektaş Veli hatta ondan daha çok saygı gösterdikleri söylenmektedir. Hatta Şah İbrahim Veli’nin kerametleri arasında Anadolu’ya her gelişinde bir göz yumup açıncaya kadar geniş bir coğrafyayı dolaştığı inancı da bulunmaktadır. Bu gelenek halen Anadolu’da cemlerde ve özellikle Şah İbrahim Veli talipleri arasında yaygındır.
Başka bir rivayette de Şah İbrahim Veli’nin Çorum’da Dedeşli diye bir köye uğradığı, bu köyde bir hastanın yedi gündür yiyip içmediği, ölü gibi yattığı, Şah İbrahim Veli’nin dualarıyla iyileşerek tekrar cana geldiği söylenir. Orada bulunan taliplerin Şah İbrahim Veli’yi ziyaret ederek “Yedi günden sonra ölüyü diri kılan yüzü benli Şah İbrahim Veli” diyerek hala andıkları söylenir. İlim, irfan ve inanç ile aydınlattığı, hastalara şifa dağıttığı için tüm çevre de “Güneş Mezirme’den doğar” diye söylenir. Buna benzer daha bir çok rivayetle kerametleri anlatılmaktadır. Yine Çorum Evciyenkışla köyü de önemlidir. Anadolu’da uzun süre kaldıktan sonra tekrar Erdebil’e dönerek pir olarak kabul edilip posta oturmuştur. Pirliği süresinde Anadolu, Kuzey Irak, Suriye, İran, Horasan, Azerbaycan ve Türkmenistan’da Aleviliğin daha da yayılmasını sağlamıştır.
Yazar İsmail Kaygusuz bir makalesinde “Kul himmet Dede Erdebil Ocağına mensup ve Şeyh Safi’nin torunlarındandır” demektedir. Şah İbrahim Veli bu ocağa mensuptur, dolayısıyla amcazadedirler sonucu çıkmaktadır. Ocak, Safiyuttin ve çocuklarınca oluşturulmuş ve geliştirilmiştir. Anadolu’dan Balkanlar'a kadar etkili olmuştur. Anadolu’nun her yanına ocak dedeleri yayılmıştır. Şah İbrahim Ocağı olarak hizmet yürütmüşlerdir. Çünkü Şah İbrahim Veli, büyük dedesinin kurduğu Erdebil Ocağı süreğini Anadolu’ya yayan bir liderdir. Onun en büyük talebelerinden biri Hacı Bayram Velidir ve idamdan zor kurtulmuştur.
Başka bir kaynakta şöyle bir bilgi bulunmaktadır. Şah İbrahim Veli elinde asa ile Mezirmeye gelmiş 2 metre uzunluğunda siyah renkli bu asaya Karadirek denmiştir, Karadirek’in bulunduğu tekke de bu adla anılır. “Bunları gören beni görsün” diyerek bıraktığı 4 emanetten birisi dergahıdır, diğeri asası, papucu ve hırkasıdır. Karadirek dergahı Cumhuriyet dönemine kadar Erdebil tekkesinin bir kolu gibi işlevini sürdürmüş, 1925 te tekke ve zaviyeler kapatıldığında yıktırılmış, simge olan Karadirek parçalanarak yaktırılmıştır. 1957 yılında çeşitli yerlerden gelen yardımlarla 3.ncü kez yenilenmiştir. Yakın tarihte buraya Karadirek Cemevi kurulmuştur.
Ocak dedeleri Anadolu ve Anadolu dışındaki bir çok coğrafi bölgeye yerleşmiş, taliplerin yol ve erkan hizmetini yürütmek amacıyla buralara göç etmişlerdir. Ocak taliplerinin mensup olduğu Oymak ve Obalar şunlardır.
1- Selmanlı / Salmanlı Oymağı
2- Demirci Obası
3- Çanakçı Obası
4- Dedesli Obası
5- Elemen (İlmin) Topluluğu
6- Geygel (Giyin gel şeklinde tabir edilir)
7- Şekerhacılılar
8- Evci Gurubu
Bu obaların Anadolu’daki ilk yurdu Nusaybin, Kızıltepe ve Bismil yöresidir. Ocak talipleri tespit edebildiğimiz, başta Malatya ilçelerinde 61 köyde, Sivas ilçelerinde 21 köyde, Tokat ilçelerinde 9 köyde, Manisa ilçelerinde 6 köyde, Çorum ilçelerinde 10 köyde, Mersin Tarsus’ta Bağlarbaşı ve Keseli köyünde, Amasya ilçelerinde 9 köyde, Maraş Köprüağzı ve Elbistan’da bazı köylerde, Eskişehir’de Kayapınar, Ankara’da Dalyasan, Kilis’te Nohutalan köyünde, Denizli’de Dereçiftlik köyünde, Aydın Sarıcaova (Kuyucak) köyünde yerleşmişlerdir. Bu köylerin bir çoğunda ocak dedeleri de bulunmaktadır.
Pir Sultan Abdal’ın Şah İbrahim Veli ile ilgili bir deyişi :
Arzu halim Pirime
Yetiş Şah İbrahim yetiş
Gele ulaşa carıma
Yetiş Şah İbrahim yetiş
Sen Horasan pirisin
Musa'yı Kazım oğlusun
Yetiş Şah İbrahim yetiş
İsmin Şah İbrahim Veli
Musahibin Kızıl Deli
Erdebil'den uzat eli
Yetiş Şah İbrahim yetiş
Talip çağırır pirine
Piri erişir carınaazar eyle haline
Yetiş Şah İbrahim yetiş
Hıdır Paşa asar bizi
Yetim koyma oğlan kızı
Bu saatte gelmenizi
Yetiş Şah İbrahim yetiş
Ay gün gibi durusun
Nesli İmam nurusun
Pir Sultan
Yetiş Şah İbrahim yetiş
Aşk ile canlar..
Şah İbrahim soyundan Hüseyin Yılmaz ocağın soy kütüğünü 1986 yılında yeni yazıya çevirtip Ankara'da 11. Notere onaylatmış. (No: 44178). Bu soykütüğü şöyle ilerliyor:
Ebu Talip
Abdul Muttalip
Abdullah
Hz. Muhammet
Hz. Ali- Fatımatuz Zehra
İmam Hüseyin
İmam Zeynel Abidin
İmam Muhammed Bakır
İmam Cafer Sadık
İmam Musa Kazım
Ebul kasım Hamza
Abdul kasım Muhammet
Ahmet-el AAbabi
Seyit Muhammet
Seyit İsmail
Seyit Muhammet
Seyit Cafer
Seyit İbrahim
Seyit Muhammet
Seyit Hasan
Seyit Muhammet
Seyit Şeref Şah
Seyit Muhammet
Firuz Şah
Avaz-el Havas
Muhammet el- Hafız
Selehattin Reşit
Kutbettin
Şeyh Salih
Eminettin Cebrail
Saffettin İshak
Sadrettin Musa
Hacı Hoca Ali
Sadrettin İbrahim > Şah Hüseyin, Şah Veli, Şah Mustafa, Ali
Şah Cüneyt Şah Cüneyt
Şah Haydar
Şah İsmail Safevi
Şah Tahmasb
Şah Hudavendigar
Şah Abbas
Şah Veli
Şah Hüseyin
Şah İsmail
Şah Murtaza
Şah Murtaza
Şah Beşir
Şah Hacı Ali
Şah Paşa (Paşoğ Dede)
(1935 sonrası Öztürk/ Oktay/ Kutlu ve Yılmaz aileleri)
Hacı Ali (1935 Yılmaz)
Hüseyin, Haydar, Paşa, Burhanettin, Selman
Şah İbrahim Veli'nin torunu Şah İsmail'den de biraz bahsedelim.
I. İsmail, bilinen adıyla Şah İsmail veya tam unvanıyla Ebu'l-Muzaffer Bahadır el-Hüseynî 17 Temmuz 1487 tarihinde Erdebil'de doğdu. 23 Mayıs 1524, Tebriz'de hayatını kaybetti. Safevî Tarikatı'nın lideri, Safevî Devleti'nin kurucusu ve ilk hükümdarıdır. Alevilik ve Bektaşilikte Yedi Ulu Ozan'dan birisi olarak kabul edilmektedir. Şah Hatayi mahlasıyla deyişleri bulunmaktadır. Ülkesinin sınırlarını günümüzdeki İran, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan'ın çoğu, Kuzey Kafkasya, Irak, Kuveyt ve Afganistan'ın yanı sıra, günümüz Türkiye, Pakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Suriye topraklarının bazı kısmını içine alacak şekilde genişletti. Osmanlı padişahı I. Selim ile 23 Ağustos 1514'te, günümüzde İran sınırları içinde yer alan Maku şehri yakınlarındaki Çaldıran Ovası'nda Çaldıran Muharebesini gerçekleştirmiştir. İsmail'in Kızılbaş kimliği sebebiyle Anadolu'da oldukça fazla müridi bulunmaktaydı. 1511 yılı Nisan ayında Teke Yarımadası, Antalya'dan Şahkulu önderliğinde başlayan isyan
Manisa, İzmir, Karaman, Mersin, Konya, Kırşehir, Tokat, Amasya, Yozgat ve Çorum, Anadolu'nun farklı yerlerine yayılmıştır.
Asıl adı Karabığ Baba olan Şahkulu Baba, daha sonra Şah İsmail'e bağlılığının bir işareti olarak bu adı benimsedi. Şahkulu Baba “Şah'ın Kölesi” anlamına gelimektedir. Bu isyanı İsmail kışkırtmamıştır. Halk İsmail'i bir kurtarıcı olarak görmüş örgütlenmiş ve ayaklanmıştır.
Pir Sultan Abdal; 'Açılın kapılar Şah'a gidelim' adlı bir deyiş yazmıştır.
Son olarak bir de Şah Hatayi'den bir deyiş ekleyelim.
Elâ Gözlü Pirim Geldi
Elâ gözlü pirim geldi
Duyan gelsin işte meydan
Dört kapıyı kırk makamı
Bilen gelsin işte meydan
Hudey hudey demler hudey
Hudey hudey canlar hudey
Ben pirimi hak bilirem
Yoluna kurban oluram
Dün doğdum bugün ölürem
Ölen gelsin işte meydan
Hudey hudey demler hudey
Hudey hudey canlar hudey
Şâh Hatayi der sırrını
Meydana koymuş serini
Nesimi gibi derisin
Yüzen gelsin işte meydan
Hudey hudey demler hudey
Hudey hudey canlar hudey''