Yürüyüş
Takip et: @ErkanYazargan TweetALEVİLİKTE HAKK’A YÜRÜME ERKÂNI..!! BÖLÜM 1
Alevi öğretisini temeli hümanizm, yani insan sevgisidir. Bu öğretiye göre, yaratan ve yaratılmış birdir. Yaratan yaratılmışın bütünü, yaratılmışta yaratanın ayrılmaz bir parçasıdır. Yani tanrı ve insan birbirinin ayrılmaz birer parçalarıdır.
Bu nedenle Alevi öğretisinde Tanrı anlayışı varlığın birliğine dayanır. Bu bağlamda insan Tanrı’nın yeryüzündeki tecellisidir. İnsan sevgisi Tanrı sevgisi gibidir. İnsan Tanrı’dandır ve Tanrı insanda tecelli etmektedir.
Alevilikte: “Hakk ile bir olmak”, “Hakk ile Hakk olmak” ve “Hakk’tan geldik, Hakk’a gidiyoruz” gibi deyimler vardır. O nedenle, Alevili geleneğinde bir kimse ölmez; o kişi için “öldü” denmez, “Hakk’a yürüdü”, “Don değiştirdi” gibi deyimler kullanılır.
Bu ifade ile Dünya’daki yaşamı kasteden Alevi öğretisi, canın Dünya değiştirerek Vahdet-i Mevcut’a ermesi yani Hakk’a kavuşması ile “Hak’tan geldik, yine Hakk’a döneceğiz” diye ifade edilen “Hakk’a Yürüme” kavramı diğer inanış biçimlerinde ölüm, vefat vb. kavramlara belki karşılık geldiği düşünülebilir. Ancak bu kavram ile hiçbir bağlantısı yoktur. Diğer inançlarda bu kavram, yok oluş, geri gelmeme, ayrılış anlatılırken; “Hakk’a yürüme” kavramında kavuşma, yeniden birleşme anlatılır. Bu anlam farklılığı ile bir canın bu Dünya’dan ayrılışı değil tam tersi, kavuşmaya yönelik hazırlık olarak niteleyeceğimiz ritüeller ile Hakk’a yürümeye hazırlığı yapılır. Bu nedenle Hakk’a Yürüme Erkânı diye tanımlayacağımız her türlü iş ve eylemler bu ana fikir doğrultusunda yapılmalıdır. Bunun dışındaki tüm eylem, ifade vb. asıl fikri saptıracağı için amaca hizmet etmekten uzak kalacaktır.
Alevilik tarihi yolculuğunda daima asimle edilmeye, bir inanç içerisinde eritilmeye çalışılmıştır. Ne yazık ki bu konuda, yer yer de başarılı olunmuştur. Osmanlı döneminde olduğu gibi, cumhuriyet döneminde de Aleviler asimle edilmeye çalışılmıştır. 1925 yılında tekke ve zaviyeler bir yasa ile kapatılınca, Bektaşi dergâhları da bu yasa içerisine alınarak kapatılmıştır. Gerek 1826 yılında ve gerekse 1925 yılında Bektaşi tekkeleri kapatılınca, Alevi köylerinden birçok kişiler alınarak, şehirlere götürülmüş ve onlara nasıl ibadet edecekleri anlatılmış ve cenazelerinin nasıl kaldırılacağı, Sünni inanca göre öğretilmiştir. Ayrıca 1950’li yıllardan sonra “İmama Hatip Tekâmül Kursları” adı altında kurslar verilerek yine Alevi köylerinde, hocalık görevi yapan kişiler bu kurslara alınarak, Sünni geleneğe göre cenaze erkânı öğretilmiş ve bunlar geri köylerine geldiklerinde cenazelerini, Sünni geleneğe göre kaldırmaya başlamışlardır.
Eğer bu kültürün yok olmasını istemiyorsak kendi yol ve erkânımıza göre cenazelerimizi kaldırmalıyız.
ALEVİLİKTE HAKK’A YÜRÜME ERKÂNI
Yukarıda da değinildiği gibi Alevilikte: “Hakk ile bir olmak”, “Hakk ile Hakk olmak” ve “Hakk’tan geldik, Hakk’a gidiyoruz” gibi deyimler vardır. O nedenle, Alevili geleneğinde bir kimse ölmez; o kişi için “öldü” denmez, “Hakk’a yürüdü”, “Don değiştirdi” gibi deyimler kullanılır.
Ayrıca, Alevi inancında ne cennete gitme hayali ve ne de cehennem ateşinde yanma gibi bir düşünce yoktur. Bu konuda yol ulularımız bizlere: “Eşim bana huri, evim de cennet” ve “cehennem narını” ise, insanların yaşam süresi içerisinde çektikleri azaplar olarak öğrettiler.
HAKK’A YÜRÜME ERKANINDA UYGULANAN YÖNTEMLER
Eğer bir can Hakk’a evinde yürüdü ise, yanında bulunan bir kişi “Bismişah! Hakk Muhammet ya Ali!” der, o canın gözlerini kapatır. Temiz bir tülbent, bez veya bunlar gibi bir şeyle çenesini bağlar. Hakkk’a yürüyen canın giysileri üzerinden çıkarılır ve bir döşek üzerine sırt üstü yatırılır. Bu döşeğe “Hakk döşeği” ya da “Rahat döşeği” denir. Döşeğe yatırılan canın kolları düzgün bir şekilde yanlara uzatılır. Ayrıca ayakları da düzgün bir şekilde uzatıldıktan sonra, ayak başparmakları birbirine bağlanır. Bundan sonra canın üzeri temiz bir çarşaf veya bir örtü ile örtülür. Sonra o yöreye göre usul ve erkân var ise (düvaz imam, deyiş okumak gibi) o uygulanır.Hazırlayan: Cemal ŞAHİN
(Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Ankara Temsilcisi ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Yenimahalle Pir Sultan Cemevi Dedesi)
ALEVİLİKTE HAKK'A YÜRÜME ERKANI ..!! BÖLÜM 2
Yıkama İşlemleri
Öncelikle teneşirin temiz olmasına dikkat edilir ve Hakk’a yürüyen can özenle teneşire taşınır. Kafasının altına bir yastık konur. Edep yerleri uygun bir bezle örtülür. Cenaze kadın ise, kadın; erkek ise, erkek tarafından yıkanır. Yıkamaya başlarken görevli kişi aşağıdaki sözleri veya bildiği bir duayı sessizce kendi içinden okur.
Bismi Şah!
Aramızdan ayrılıp Hakk’a yürüyen ve önümüze gelen bu canı, dünya kirlerinden temizlemeye niyet ettim.
Noksan ve eksiklerimizi olursa Hakk yüce katında af eyleye!
Ya Hakk!
Sana yürüyen can senin aşığındı.
Sen canansın, o da candır.
Şimdi can bedeni terk etti.
Bedeni toprağa dönüp, don değiştirecek.
Canı, ruhu ise sana dönecek.
Ehlibeyt'in, erenlerin, evliyaların hakkı için, sana dönen bu canın kusurları af, ruhunu şad eyleyesin.
Gerçeğe Hû!
Mümine Ya Ali!
Yukarıdaki söylenen sözlerin yerine sadece “Hakk Muhammet Ali ya da:
Bismi Şah!
Aramızdan ayrılıp Hakk’a yürüyen ve önümüze gelen bu canı, dünya kirlerinden temizlemeye niyet ettim.
Noksan ve eksiklerimizi olursa Hakk yüce katında kabul eyleye!
Nuri nebi, kerem Ali, Pirimiz Hünkar Hacı Bektaşi Veli!
Gerçek erenlerin demine Hû!
Mümine Ya Ali! ” desede yeterlidir.
Yıkama işlemleri için önceden sabun, sünger ve eldivenler hazırlanır. Cenazeye abdest aldırma diye bir kural Alevi geleneğinde yoktur. Yıkama işlemleri ile görevli kişi eldivenlerini taktıktan sonra, yıkama işine öncelikle “edep” yerlerinden başlar. Daha sonra vücudunun üst kısmından başlayarak, vücudunun her tarafı iyice yıkanır.
Yıkama işlemi bittikten sonra, cenazenin yakınları, eşi, dostu cenazeye “helallik suyu” dökebilirler. Bundan sonra cenaze temiz havlularla kurulanır. Kurulama işleminden sonra, önceden hazırlanan kefene sarılır. Erkek kefeni üç parçadır: Ahret gömleği, eteklik ve sargıdan oluşur. Kadın kefeni ise beş parçadır: Gömlek, eteklik, sargı, başörtüsü ve göğüs örtüsünden ibarettir.
Alevi öğretisinde, Rızalık Meydanı, Hakk Meydanı ve sırlama/toprakla buluşturma diye üç meydan vardır.
SONSUZLUĞA UĞURLAMA
Hakk’a yürüyen can için yürütülecek olan uğurlama töreni evi, Cemevi ya da musalla taşında; bunlardan sadece birinde olabileceği gibi birden fazla yerde de olabilir. Bunun nerede alındığından ziyade anlamı önemlidir.
Uğurlama töreni, Hakk’a yürüyen canın yakınlarının, çevresinin önem verdiği kişilerin toplandığı gündüz ve aydınlık vakitte yapılır. Burada önemli olan halkın toplanmasıdır. Hakk’a yürüyen cana rızalık verecek canların mümkün olduğunca meydanda toplanmış olması gerekir.
Ehil kişi, Hakk’a yürüyen canın yanında uygun bir yerde durur. Kadın erkek ayrımı olmaksızın cümle canlar, halka/yarım ay şeklinde cemal cemale durur. Hakk’a yürüyen Can’ın yakınları önde yer alır.
Ehil kişi:
-Geldi geçti ömrüm benim,
Şol yel esip geçmiş gibi.
Hele bana söyle gelir,
Bir göz açıp yummuş gibi.
Değerli canlar!
Yunus Emre’nin söylediği gibi, bugün yine bir canımız “bir göz açıp yummuş gibi” aramızdan ayrılarak, Hakk’a yürüdü. Onun canını Hak katına, bedenini ise ebedi yurduna, toprak ananın kucağına uğurlamak için toplanmış bulunmaktayız:
Dedikten sora, canın yaşamı hakkında kısa bir bilgiyide canlarla paylaşabilir. Daha sonra:
Bu nedenle hepimiz üzgünüz, acımız büyük.
Ama canlar;
Kâinatta hiçbir şey olduğu gibi ve olduğu yerde kalmıyor ki. Her şey değişiyor.
Her şey, her zaman bir yaşamın sonu ve başka bir yaşamın da başıdır.
Bu da Hakk’ın değişmez yasasıdır.
Bizler Hakk’tan geldik ve Hakk’a geri döneceğiz.
Aslında, bütün canlar aslına geri dönüyor. Böylece Hakk’ın hükmü de kesintisiz sürüyor.
Şahı Merdan Ali’nin dediği gibi:
Hakk’a yürüme ne babayı bırakır ne de evladı alıkor.
Orası öyle bir geçittir ki, o geçitten geçmeye herkes mecburdur.
O nedenle, bütün canlar Hakk’a yürür.
Hakk yolculuğu ansızın bizi bir yerde yakalıyor.
Ama bizler yaşarken zamanı fırsat bilmeliyiz.
Sevgi, saygı, merhamet duygularımızı yeniden geliştirip; birbirimizi sevip, saymalı ve birbirimizin hakkına, hukukuna saygı göstermeliyiz.
Kimliğimize, kültürümüze, öğretimize sahip çıkmalıyız.
Bizim Hakk’tan dileğimiz;
(Hakk’a yürüyen canın ismi söylenerek) canı erenlerin/evliyaların makamına eriştirmesi ve geride kalan ailesine, ev halkına, sevenlerine ve gönül dostlarına sağlıklı ve mutlu bir yaşam vermesidir.
-Değerli Canlar:
Yol ve erkânımızda cenazede üç hizmetimiz vardır. Birincisi “Rızalık Meydanı” hizmetimiz, ikincisi “Hakk (birleme, tevhit) Meydan” hizmetimiz, üçüncüsü ise “Sırlama/toprakla buluşturma” hizmetimiz. –Eğer Helallik Hizmeti ve Hakk (Birleme/Tevhit) Meydanı Hizmeti aynı yerde yapılacaksa- Rızalık ve Hakk meydanı hizmetlerimizi burada yapacağız. Sırlamayı/toprakla buluşturmayı ise mezarlıkta yapacağız. Ben sizlere “Bu can için rızalık veriyor musunuz?” dediğimde, sizler “Allah eyvallah” diyeceksiniz, bunu üç defa tekrarlayacağız, der.
Not: Kırsalda veya bazı yörelerde, Hakk’a yürüyen canın evinin önünde “rızalık” alınır. Mezarlığın yanında da Musalla taşı vardır. Orada da “Hakk Hizmeti” görevi yerine getirilir.
Rızalık Meydani Hizmeti
Ehil Kişi:
-Sevgili canlar! Şimdi rızalık görevimizi yerine getireceğiz.
Geldim gider oldum illerinize,
Dostlar safa ile gönderin bizi.
Doyamadım tatlı dillerinize,
Dostlar safa ile gönderin bizi.
Himmet eylen, şu dağları aşalım,
Pir aşkına kaynaşalım, coşalım.
Gelin birer birer rızalaşalım,
Dostlar safa ile gönderin bizi.
Bizler de yol ulularımızdan Pir Sultan Abdal’ın dediği gibi, bu canla birer birer rızalaşıp, yol ve erkânımıza göre bu canı ebedi yurduna, sonsuz yolculuğuna uğurlayacağız.
Bu nedenle:
Ey canlar!
Kendi amelince Hakk'ı, hakikati özünde görüp ve bu yüzden “Enel-Hak” diyen, yetmiş iki millete bir nazarla bakıp; eline, diline, beline sahip olmayı kendisine ilke edinen; dini sevgi, kıblesi insan olan bu can, sizin içinizde yiyip içti, kondu göçtü.
Hakk’a yürüyen bu can cümle dostlarının, yakınlarının ve sevenlerinin huzurundadır. Bilerek ya da bilmeyerek bazılarınızın gönlünü kırmış, incitmiş olabilir. Ya da üzerinde haklarınız kalmış olabilir.
Hakk’a uğurladığımız bu cana gönül birliğiyle can-ı gönülden bütün maddi ve manevi haklarınız için;
-Rızalık veriyor musunuz?
Hazır bulunan canlar:
-Allah Eyvallah!
Ehil kişi:
-Rızalık veriyor musunuz?
Hazır bulunan canlar:
-Allah Eyvallah!
Ehil kişi:
-Rızalık veriyor musunuz?
Hazır bulunan canlar:
Allah Eyvallah! Dedikten sonar, görevli kişi:
- “Allah Eyvallah!” diyen diller dert, keder, ağrı, acı görmeye.
Verilen rızalıklar, Hak-Muhammed-Ali Divanı’nda kabul ola.
Hakk’a yürüyen cümle canlarımızın devr-î daim ola, der.
Böylece “Rızalık Meydanı Hizmeti” görevi tamamlanmış olduktan sonra, eğer Hakk Meydanı Hizmeti görevi de burada yapılacaksa “Hakk Hizmeti Görevi”ne başlanır. Hakk Meydanı Hizmeti görevi, bazı yörelerde –genellikle köylerde- mezarlığın yanında bulunan musalla taşlarında yapılmaktadır.
Hakk Meydanı (Birleme/Tevhit) Hizmeti
Bu bölümde bölgesel farklılıklarda gözetilerek, Hakk’a göçü anlatan bir nefes, bir düvaz imam ve bir gülbank (dua) okunur.
Yine burada ehil (görevli) kişi tarafından aşağıdaki gibi kısa bir açıklama yapılır.
-Değerli Canlar:
Yol ve erkânımıza göre “Hakk Meydanı Hizmeti” görevimizde devriye ile ilgili bir nefes, bir düvaz imam ve bir gülbank okuyarak tevhit olacağız. Yani birleşip, bir araya gelip, birlikte düşüneceğiz. Bütün varlıkların Hakk’ta bir olduğuna ikrar getireceğiz. Ayrıca Hakk’tan, can için iyi dileklerde bulunacağız.
Düvaz imamlar 12 imamların isminin geçtiği nefeslerdir. Düvaz imam ve gülbanklarımız okunurken mümkün olduğunca ayaklarımızı birleştirip, sağ elimizi kalbimizin üzerine koyarak dar’a duracağız. Dar canlara karşı bir saygı duruşudur. diye bir açıklama yaptıktan sonra:
Ya Hakk!
Divana Geldik Darına Durduk!
Hal ile halleştik, özümüzü öze bağladık, Hakk’a yürüyen bu can için bir yâr olup, birleştik.
Senden saklımız gizlimiz yoktur. Sen bilirsin halimizi. Senden geldik sana döneceğiz.
Ey Canlar!
Ay’dan, Güneş’ten ezel bu mülke geldik gittik, bu âlemi seyrettik.
Bu mülkte bir zaman ana rahmine düştük bir can olduk.
Özümüzü tanıdık, yol olduk.
Geleceğe koştuk umutla.
Yeri geldi bulut olup nehirleri, vadileri, dağları, denizleri aştık.
Sonra rüzgârla buluşup başladık damla damla çimenlerin, çiçeklerin üzerine düşmeye.
İşte böyle böyle kendimize döndük.
Ama sonunda yine tekrar Hakk’a döneceğiz.
Çünkü Hakk’tan geldik.