Ben Ne Bileyim Gardaşım
Takip et: @ErkanYazargan TweetBEN NE BİLEYİM GARDAŞIM
BEN NE BİLEYİM GARDAŞIM
Gulatmışım ben de o yüzden
Böyle soğuk durmaları, uzaklaşmaları.
Dinin dışındaymışız yani biz
Ali’yi Allah’ın kendisi bilirmişiz!
Namaz kılmaz,
Haftada bir cem olur, kurban kesermişiz,
Babalara bağlıymışız ve de dedelere,
Haremlik selamlık bilmez
Kadın erkek birlikteymişiz!
İşte o yüzden, önceden öz kardeşken:
Aynı tabağa kaşık sallar, birlikte yıkarken kirlileri
Sivrisinek dolu dükkân odasında birlikte gecelerken
Ayrı düşmüşüz, aslında kardeş kardeşeyken.
"Birileri bir yerlerde saltanatlarını kursun" diye
Din adına, soy adına veya para.
Ben ne bileyim gardaşım!
Bilseydim üzmez, tedirgin de etmezdim sizi
Gelmezdim!
Hem vallahi, hemi de billahi!
Erkan Yazargan
07.03.2014 TOKAT
“SEMAHA ŞİİR” KİTABINDAN
AÇIKLAMASI:
Şii literatüründe “intizar” olarak bilinen “bekleyiş – bekleme” kavramı; kısaca gaybete çekilen, sır olan, sır deryasına dalan Hazreti İmam Mehdi’nin dönerek adalet hükümetini te’sis etmesini ummak ve beklemek anlamındadır. Kelam okulları olarak bilinen sayısı onlarla ilim dallarında, temel farklılıklar tanrıyı tanıma ile ilgilidir. Zati ve subuti özellikleri sayılıp durur. Görülüp görülemeyeceğine dair fikirler ve deliller öne sürülür. İnançlar bu delillere göre dinin içinden veya dışından diye de sınıflandırılır.
Son okuduğum bir kitabın –Rabbani Gülpayigani, Kelâmi Mezhepler ve Fırkalar – 359. Sayfası 47. dersinde "Ehli Hakk Fırkası" başlığı açılmış ve orada Aleviliği içeren uygulamalar tanımlanmıştır. Buradaki tanımlamalara göre, ne yazık ki "gulat = din dışı"ymışız. Bahsettiğim bu kitap İran’ın Kum ve Meşhed gibi İslam İlimleri Havzalarında molla olacak öğrencilere okutulan bir ders kitabıdır.
Çevremizde zaman zaman rastladığımız özellikle âzeriler arasında yaygın olan -bu merkezlerde eğitim almalarından dolayı, bir zihniyete vurgu yaptım: Taqıyye adı altında - aslında, milletimize nasıl bir gözle bakıldığını vermeye çalıştım. “Öz kardeştik” vurgusu ile, önceden insanların kimseyi bu şekilde hor görmediği zamanları hatırlattım. "Ne oldu da bu hale geldik?" dedim.
Sunnilerin şiilere daha yakın olduklarını, Şiilerinde sunnileri kendilerine daha yakın hissettiklerini vurguladım hatta Aleviler arasında bu iki fırkanın birleşip kendilerini ezeceği gibi bir izlenim olduğunu belirttim. Ülkemizin en derin, köklü, yaşayan inanış ve kültürü olan Alevilik: Bin yılı aşkın bir süredir Anadolu'da ve binlerce yıl da Orta ve Ön Asya'da varlığını başarıyla sürdürmüştür. Bu günlere gelinceye kadar tarihin en zor badirelerini atlatmıştır. Bu gün dünyanın her yerinde en yaygın, yaşayan, kurumsallaşmış kültürlerinden birisidir. Her ne olursa olsun birilerinin bu toplulukları dinin dışına atmak, çıkarmak gibi bir becerisi ve hakkı olamaz. Bu çelikten sert, pamuktan yumuşak irade şimdiye kadar kendisine gelip çarpan bütün saltanatları yok etmiştir. Burada sadece soya bağlı saltanatlar değil: din adına kurulan, para adına kurulan, ideoloji adına kurulan ve daha aklınıza gelen her türlü saltanatın en birinci düşmanı Aleviliktir. Uyarı olarak da kabul edilebilecek bu şiirin vermeye çalıştığımız açıklama ile değerlendirilmesi gerekir. Saygılarımızla.
Yorumlarınızla güçlendirmeyi amaçladığım bu şiirde işlemek istediğim temel konular:
1. Saltanat
2. Para
3. Dinin kullanılması
4. Taqıyye
5. Ali Allah mıdır? (Haşa)
6. Namaz
7. Haremlik ve selamlık uygulamaları
8. Öz
9. Özkardeşlik
10. Abi– baba – dede üçlüsünün teşkilatta yeri
11. Birlikte çekilen acılar, acı etkisi
12. Necaset– kirlilik
13. Gelmek
14. Bekleyiş
15. Gulat– din dışı inanışlar
16. Siyaset
17. Velayet-iFakih
18. Kadın erkek ilişkileri
19. Kadının yeri