Babalar
BARAK BABA :
Barak Baba ölümü 1306 veya 1308 İranın GEYLAN şehrinde, Türbesi Sultaniye de, Barak baba “Hubyar Abdal” soyundandır. Hubyar Abdal’ın ölümünden sonra gerek öldürüldüğü Gürgen Çukuru ve “Değeryer Köyünde” yaşayan akrabaları ve dervişleri, gerekse Erkilet ocağında ki akraba ve dervişleri, Suskunluk içine girmişler. Kalenderilik, Haydarilik Tarikat ocağı başsız, lidersiz kalmış Talipler korku’ya ve paniğe kapılmışlar yol erkanı sürdürmez olmuşlar. Ne zaman Selçuklu Devleti yıkılmış, beylikler Kurulmaya başlamış ve bölgede danişment beyliği Türkmenlerin kontrolünde kurulunca ortalık düzelmiş ve hacı Bektaş başkanlığında Türkmen zaviye ve ocak Dede ve dervişler kurultayı toplanınca bu toplantıya bölge Türkmen önderi olarak Barak Baba katılmış ve orada alınan kararlar doğrultusunda ve bölge’ ye gönderilen Sarı Saltuk Sultan önderliği ve himayesinde “Barak Baba” tarafından ikinci defa olarak Erkilet kalenderi ve Haydari ocağı faaliyetine başlamıştır. Sarı Saltuk Sultan’ın İrşadı’yla “Hubyar Abdal” soylu Barak Baba ve soy aile çocukları’ndan yüz Derviş kişi yetiştirilerek lider, önder kadrolar meydana getirilmiştir. İşte Barak Baba ve dervişleri bölge Türkmenlerinin ikinci kuşak önderleridir. Barak baba ve dervişleri oldukça cesarete sahip ve etkili “meşhur” olarak görevlerini yerine getirmişler ve Türkmenleri kendilerine bağlamışlardır. Bu kadar etkili olmaları daha çok Beylikler dönemi’nin getirdiği serbestiden dolayıdır. Zamanlarında hiç bir olumsuz ve halkı rahatsız eden bir olay vuku bulmamıştır. Barak Baba ve yüz dervişi’nin soyundan gelenler bölgede Türkmenlerin üçüncü kuşak önder ve liderleri olmuşlardır. Barak Baba ve Dervişleri’nin ölümünden sonra önderlik ve liderlik görevini bu üçüncü kuşak önderler almış fakat onların devri Türkmenlerin zülüm ve kırım yılları olmuştur. Çünkü bu üçüncü kuşak Celal Baba ve dervişleri döneminde beylikler ortadan kalkmış bölge Osmanlıların egemenliğine girmiş 1395 Huzur bozulmuştur. Zaman ilerleyip 1517 yılına gelindiğinde Yavuz Sultan Selim devri başlamış. Üçüncü kuşak önderler ve Türkmenlerin başı belaya girmiştir. Büyük bir katliam yaşayan Türkmenler ovaları bırakarak dağlara çekilmiş ve canlarını kurtaranların torunları bu yaşayan Türkmen toplumunun var olmasını sağlamıştırlar. Barak baba ve dervişleri “Hubyar Abdal”, Soyundan gelme olup Erkilet köyünde doğup yetişen ve Hacı Bektaş Dergahına gidip icazet alarak kazova’ya Erkilete dönerek atasının ocağında dervişlik geleneğini sürdürdü.Bu ocakta Sarı Saltuk Sultanı Misafir ederek uzun süre ondan icazet alarak bilgeliğini artırmıştır. Bölge de bulunan ve dergahlarına bağlı Begdilli Türkmenleri’nin dini, siyasi lideri ve Dede Baba olarak taliplerine “Halk İslamı”, Kalenderilik, Haydarilik ve Yesevilik öğretilerini sundu. Ayrıca Tabduk Emre’yi Yetiştirerek feyizlendirdi. Yanında akrabaların’dan oluşturduğu yüz kişilik derviş gurubu vardı. Onlarla birlik dolaşırdı. Onun zamanın da Sarı Saltuk Sultan Derğahı Sinoptadır. Barak Baba öğretisini yaymak için Anadolu’yu garip gıyafetli dervişleriyle dolaşır. Irak ve. Suriye’ye gider. Çünkü Beğdilli Türkmenlerinin bir kısmı buralardadır.
Beğdilliler çok geniş bir çoğrafyaya yayılmışlardır. Onlara törelerini öğretilerini unutmamaları için asimile olmamaları için dolaşmaktadır. Taraftarlarına—Barakiyan ( Baraklılar) denirdi. Simge olarak özel kıyafet giyerlerdi. Saçını, sakalını, kaşlarını keser tıraş ederlerdi. Bıyıklarını uzatır. Başlarını ustura ile tıraş ederlerdi. Başlarına Keçeden yapılmış ve Manda Boynuzları takılmış bir TAÇ giyer Boyunlarına boyalı çıngıraklar ve aşık kemikleri takar, Aba, yün şalvar giyer. Üstlerine tennüre alır ve ayakları çıplak dolaşırlardı.
Barak Babanın Elinde şathiye biçiminde yazılmış on sayfalık bir risalesi etrafında yüze yakın dervişi ile birlikte ellerinde çeşitli eski Türkmen müzik aletleri olduğu halde eski oğuzca ağzıyla Şiirler, Deyişler söyler maskaralık ve seyirlik oyunlar oynarlardı. Halk arasında bunlara Abdal musa, dervişleri dendiği rivayet edilir.Risalesi Farsçaya ve İlyas adlı biri tarafından da. Türkceye çevrilmiştir.1485 Kaynak Kitap, (Büyük larousse ansiklopedisi Cilt 3 Sayfa 1309)
“Kutbi- al- Alevi’nin ,“Şerh-i Kelimat-ı Şeyh Barak” diye adlandırdığı bu farsça risale ,kendi el yazısıyladır. Bu risale arap harfleriyle farsça yazılmış ve Türkceye de çevrilmiş olarak Abdulbaki Gölpınarlı’ nın İstanbul Remzi kitapevi 1961 basımlı Yunus Emre Tasavvufu Adlı kitabının 457 inci sayfasındadır.Bu kitabın 9 uncu sayfasında kaynak kitab verilmektedir, Berzali, Al-Dürer-al — Kamine, A’yan-al -Asr, Al-Manhal-al-Safi, ikd- al—cuman ve Tarih— Olcaytu, Kitabında Barak Baba’nın Şam gezisi anlatılmaktadır.
(1305) “705 cumadel’ ulası’nın dokuzuncu Perşembe günü, Şam’a Arap Olmayan birisi ,İraktan çıkageldi. Adı BARAK’tı yanında dervişlerden yüz kadar adam vardı. Başlarında keçeden yapılma manda boynuzlar, boyunlarında ip geçirilmiş ziller, aşık kemikleri vardı. Sakallarını traş ettirmişler, bıyıklarını salıvermişlerdi. Şehrin dışına kondular. Halk seyirlerine gitti. Cuma namazını Hambeliler ruvakında kıldılar. Sonra Kudüs’e gittiler. Mısıra da gitmek istediler, fakat mısırlılar kabul etmedikleri için gene Şam’a döndüler. Ramazanı Şamda geçirdiler. Bayramdan sonra tekrar kudüs’e gittiler. Şama döndükleri zaman boynuz takınma adetini bıraktılar fakat sakallarıyla beraber bıyıklarınıda traş ettirdiler. Adi geçen Barak kırk yaşlarındaydı. Anadoluda Tokat köylerinden bir Köyde doğmuştu. Babası Beylerdendi. Amcası, tanınmış ve iyi bir katipti. Memleketinden çıkmış Kırımlı Şeyh Saltuka intisap etmişti.
Kendisine Barak adını da bu şeyh vermişti. Çünkü o, şeyhın kusmuğunu yemişti’de şeyh sen benim barakımsın demişti. Barak kıpçak dilince köpek demektir. On yıldır ,tanınmıştı,Şeyhi de aşağı yukarı on beş yıl önce ölmüştü. Tatar Hükümdarı Gazan’ın saygısına nail olmuştu. Sebebide şuydu: Bir gün üzerine bir kablan saldırmıştı. Barak nara atarak kablana hücum edip kaçırmıştı. Bu yüzden Gazan ona sayğı duydu. Otuz bir dirhem para verdi. Fakat barak bu parayı , bir günün içinde dağıtmıştı. Öğülecek bir huyları varsa o da namaz kılmalarıydı. Namaz kılmayanı dövdürür, meydanda, ayaklarına sopa attırırdı . kılığına , kıyafetine dokunanlara, ben derdi. Dervişlerin maskarası olayım diye bu şekle girdim. Aslında Ben Oğuz soylu bir dervişim ve onların bu devirde ki temsilcisiyim derdi . Bazı kerede, Kalenderi ve haydari olduğunu , bu yüzden sakalını tıraş ettiğini söyler, görünüşe itibar edilmemesini, maksadın iç temizliğinden ibaret bulunduğunu bildirirdi. Fakat Şeyhi saltuk’ta bu çeşit şeyler yoktu. (Topkapı, III Ahmet kütüphanesi nüshası II,s.105 a—b) ,de anlatılmaktadır.
Barak Baba hakkında kaynak kitab ve bilği çoktur. Ölümü (Tarihi olcaytu Sultan Muhammet Huda—bende) yazmaktadır. Barak Baba’nın kıyafetleri (Al—Durer—al —Kamine) de anlatılır. A’yan—al—Asr sahibi, Müzik aletlerini çalıp oynamaya başladıkları zaman boyunlarındaki kemiklerin, yanlarına asılı zillerin müthiş bir gürültü çıkardığını, görenlerin akılları başlarından gittiğini, duyanların ürküp korktuğunu söylüyor.Hakkında söylenen şiirleri yazıyor.Bu şiirin bir tanesi “(Ayasofya nüshası 42a44a) “Arap harfleriyledir” Ey şeyh Barak, and olsun tanrıya ki sen, yep—yeni ,asılsız ve kötü bir adetle dünyaya çıktın.Cuma gününden başka bir gün, senin camiye gelip namaz kıldığını görmedik . Öyle görünüyor, ona benziyor ki sen, Şam şehrinde gösterişle kendini tanıtmak istiyorsun. Ey kılıklarını, kıyafetlerini adam aklı bilmeyen ,öğrenmeyen,dur da bak, onları sana nasıl anlatacağım: Bir bölük insan, başlarında boynuzla omuzlarında ucu eğri sopalar, başlarının üstünde tahta kılıçlar, artlarında, bir müzik takımı. Ey şeyh Barak, gerçekten dervişlik yoluna girecek,dervişlerin işleriyle uğraşacaksan Tanrıdan korkup çekinme azığıyla azıklan,hırka giyenlerin yoluna yollan.Dünya malı seni aldatmasın,ahiret senin için hem daha hayırlıdır, hem de daha baki.
(Ikd-al Cuman) (Nühat-al -Anam) sahibinden rivayet ederek “Barak Babanın adamları’nın haram yedikleri’ni, çoğun’un ramazan orucu’nu tutmadığı’nı’ kaydederek namazıda gösteriş ve takiye yapmak için kıldıkları’nı söylüyor. Böylece gerçek benlikleri’ni gizliyorlar diyor. Haram yerler kelimesini de İçki içiyorlar anlamına kullanıyor. Bütün bunlar Barak Baba ve Dervişleri’nin inançları “Halk İslamı,” olan Animizim ve şamanlık inançlarıyla, Kur’an’a ve sahih peygamber sünnetlerine bağlı İslam’ın Türkmenlerce alğılanan biçimde yapılan sentezle ortaya çıkan Türk Tasavvuf inancı ve yesevilik öğretisiydi. Şöylede denilebilir. Yarı şamanilik, yarı müslüman Türk kalenderilik ve Haydarilik Tarikaat zinciri içinde bir tasavvuf inancına sahip kişilerdiler.Heterodoks derviş özellikleri gösteriyorlardı. Erkilet “Hubyar Abdal ocağına bağlı Beğdilli Türkmenleri’nin Mürşitliğini yapan din adamlarıydılar ve siyasi liderdiler. Kesinlikle söylüye bilirizki Barak Baba ve Dervişleri birbirine akraba Erkilet ocağına bağlıdırlar. Bu ocaktandırlar. Yaşadıkları zamana uyğun olarak bazı davranışları göstermelik halde sunmuşlardır. Buda onların daha çabuk tanınmalarını sağlamıştır. 1306 tarihinde ölümünden sonra sağ kalan Abdalları (Dervişleri,Balakları) geleneği sürdürmüşlerdir. Bunların nesilleri genişliyerek ,çoğalarak devam etmiş ve isimleri daha sonra doğan torunlarına verilmiştir. 1519 Celali ayaklanmasına katılan liderlerin hemen tümü bu soydan gelmedirler. Bu liderler takma ad olarak çoğunlukla “Abdal” sözcüğünü kullanmışlardır.Bu guruba dışarıdan dahil olanlarda bu sözcüğü tercih etmişlerdir. Bu kökenden hala Kazovada, Pazar ilçesinde ,Erkilette yaşayan çok kalabalık ve köklü, soylu birbirine akraba aileler yaşamaktadır. Soyadı kanunu çıkınca bu aileler kökenimizi unutmayalım diye soyadı olarak cedlerinden kalma “Balak” soyadını almışlar.Çevrede onlara Balaklar derler. Padışah İkinci Mahmut Erkilet ocağını Nakşibendi Tarikat şeyhlerine teslim ettiği için bu insanlar asimile olmuşlar ve şu anda bu tarikata bağlanmışlardır. Geçmişlerini unutmuşlar bu bilgilerede sahip değillerdir.Tek bir belirtiyse bu insanlar her zaman Bölgedeki Türkmenleri savunurlar ve onlarla içlidışlıdırlar.Bu insanlardan bilge birisiyle konuşmak bana nasip olmadı.çok arzulamama rağmen.
BARAK BABA’NIN SÖZLERI:
“Rahman ve rahim Allah adıyla” “ Bismillahi dem her dem bedem dem dem dem bu dem, Yaf’ al - Allah ma yeşa’ ya’ ve yahkumu ma yürid” “Remizlere bismillahla başlanır,Bahar, Bismillahla açılır” “bütün hayırlar bismillahla elde edilir. Gönüller bismillahla ferahlar.” “Bilği sahibi tanrı adını ,Anmadan söze başlamaz. ”Emret ,atımın eğerini vursunlar, Boruları üfürsünler. İki dünyada da bu öğüt yeter. Tanrı olmadıkca canından bir nefes bile çıkmaz, bir soluk bile alamazsın” “Sen bu günkü işe bak, yarına bırakma, Dünya yarın bir başka türlü olur.” “Şu işveli dünya koca karısına gönül verme ki pek çok damadın nikahında bulunan bir gelindir 0. “ “Ulu Tanğırdın fermandın furmandın” Ben görünüşte, Ademin oğluyum ama Gerçekte ona baba olduğuma dair tanığım var.”
“Kim o güzelim yüzünü gördüyse gerçekte O’nu gördü. Mutlak güzellik zuhur etti, faka insan şekliyle yüzünü örttü”. “Tinğiz tiller süt göller, bal ırmaklar”
Bu boğucu denizde dalga vurmak gerek, Ne gösteriş elbisesi gerek, ne yalancılık hırkası, peştamalı.” (Bu sözler de onun Erkilet ocağından olduğunu kanıtlıyor)
“Haberi olmayanlar , bu söz için savaşmasınlar diye Dertsizlere bu kadehten sunmadılar.”
“Cennette yahniyle helva ümidi olmasaydı.Bu bir avuç taklitcinin belleri rüküda bu çeşid eğilmezdi.” “Çocuğu cevizle ,Kuru üzümle kandırırlar.Yoksa biz neden cevize, meyvaya layık olalım? Hanlar, vezirler, bikler, kadılar, danişmendler, meşayihler, ahiler, Ulular,azizler. Bize gölgesinde yer veren o Zümrüdüankaanın keşke kolu kanadı kırılaydı.” “Gerçekten de Allah ,yüce himmetleri sever,fakat kötü, hor işlere Buğuzeder.
Bir zaman, dileğe esir olacaksın elbet, şu halde bin yıl nimetlere gark olsan da yaşasan bile bu zevk o eleme değmez.” “Bilginin de uyumuş, sen de uykudasın, uykudaki uyuyanı nasıl uyandırabilir? “Birkaç ham kişi,Yamalı hırka giyinmiş, Saçma sapan bir kaç laf bellemiş, doğruluk , anlık yoluna birkaç adım bile atmamış bunlar bir kaç iyi tanınan kişinin adını kötüye çıkarmış bunlar.” “Bulut da iştedir, yel de, güneş de, gök de, sen bir ekmek elde edesin de gafletle yemiyesin diye. Hepside senin emrinde,bepsinin başı, senin için dönmede, senin buyruğu uymaman da insafa sığmaz artık. Herkesle beraber olsan bile onunla olmadıktan sonra kimseyle beraber değilsin. Herkesten ayrılsan bile onunla olduktan sonra herkeslesin. (Mevlana) Ey hava ve hevesleri, havaları, hevesleri meydana getiren,Ey Tanrıları, Tanrı’yı inciten. Tanrı sarhoşundan başka halk, hep çocuk. Havasından kurtulandan başka ergin yoktur.
“Yiti tinğiz, yiti tinğiz ortasında bir aydın gevher. Ol aydın gevhernünğ yöresinde yitmişbinğ dağ.” “Bir müddet bilğiyle, akilla işe giriştim,Galiba sırları anladım dedim. Akıl bir bağmış, ilimse perde,bunu bilince ikisindende bezdim, ayrıldım.”
Ol dağ da arslanlar, kablanlar, imalar, kiyikler, börüler,ayular, çakallar. Heyhate heyhut, Saltuk Ata, miskin Barak. İrenler aydur: Biz yürüriken tüş görürüz tüşümizi neye yoraruz? Yoma yoraruz, hayra yoraruz • Kaba kaba arafeler, ulu ulu Bayramlar,Lonpay lonp Sufiler, bir ande iki bayramı birden ederler. Orümceklerse sineği kadid haline getirirler. (mevlana) Raksetmek, o vakit hakkındır ki yenini iki alemden de silkesin. “ “Bismillah, Bazar bazar din bazar.” Danişmendler ni yazar ? Yom yazar, hayır yazar,Yom var, yola düzer, Yom var yoldın azar. Tünki bazar ni bazar, bazar bu künki bazar. eski satanların nöbeti geçti. Yeni metalar satıyoruz, bu pazar,bizim pazarımız. Bu sabaknı okıgan yolındın nite azar? Her ki yolından aza.r, kudret çevganı. Bilir üzer. Tanğrı iren andan bizer. Bismillah Aydın baca (Pencere) Altın işik, Kümiş kapu. Birinç, ve zerde kur kuşak ve dane birinç dülbend. Şehvet ehli gibi hevesim de yok, meylim de, azıcık bir rüşvetle baş eğeyim, teslim olayım, mümkün değil.Aşkın ,canımla karılıp birleşeli, ne cehennem bilirim ben , ne cennet.
Yidi kat yir döşek, yiti kat kök börük,.Tinğizler bade., Kuh-ı kaf tekye .Çün ol badedin içdük, mest olduk, hayran olduk, çün mest şodi, hayran şodi, bidar şodi, sebah şodest. Ya vuslatın ,başıma bir çadırdır kurar,alır beni içine,ya şu yanlış düşünce uğrunca gider şu başım. Barak Babanın risalesinde ki bu sözlerin çok derin anlamları vardır.Risaledeki gözlerden bir kısmını aldım.Bunlar onun düşüncesini ve derecesini gösteriyor. Bu sözlerin geniş şerhleri, anlamları geniş bir şekilde Abdulbaki GÖLPINARLI’nın Yunus Emre Tasavufu adlı kitabının 255/ 276 sayfalarında anlatılmaktadır.
Barak Baba , Sarı Saltuk sultana yetişmiş ve ondan feiz alarak onun halifesi olmuştur. Erkilet’te Kudbettin Haydar ocağına bağlı ve onun soyundan gelmedir. Erkilette doğmuştur.Yanındaki dervişlerden bir çoğu onun akrabasıdır. Bir kısmıda bozok Türkmenlerinin oymak liderleridir. gerek kendisinin, gerekse dervişlerinden bir çoğunun soyu devam etmiştir. miladi 1306 yılında geylanlılarca ö1dürülmüş ve sultaniyeye gömülmüştür. Türbesi halen İranın Sultaniyesindedir Ziyaretğahtır.
SARI SALTUK BABA (Kod Adı Sarı Kaya) 1519
Celal Baba ayaklanmasına katılan ve buzluk dağlarında Hüsrev paşa’nın kürt askerlerince 1606 yılında öldürülen ve türbesi ziyaret edilen bu zatta Barak Baba soyundan gelme olup Barak Babanın Piri Sarı Saltuk adına izafeten bu adı aldığı kuvvetle muhtemeldir. Bu kişide soy bir aile Çocuğudur. Onun için ayaklanmada lider ve ermiş konumunda dini. Bir liderdir. Bu gün çocuğu olmayan kadınlar türbesini ziyaret eder dilekte bulunursa çocuğunun olduğu söylenir. Türbesinin bulunduğu köyün adıda Sarı kaya köyüdür.
ERİKLİ BABA : (Kara Hasan Baba) ö. 1606
Celal Baba ayaklanmasına katılan liderlerden en selayetli ve ermiş olanlardan biridir. Bu zatında Erkilet köyünde doğan ve Ahmet Hubyar Abdal ve Barak Baba Soyundan gelme ve o ocakta yetişmiş ve Erdebil tekkesinden ve Hacı Bektaş ocağından nasip ve icazet almış bir kişi olduğunu ve Celal