Devriye
DEVRİYE
Cihan var olmadan ketm-i ademde
Hak ile birlikte yektaş idim ben
Yarattı bu mülkü çünkü o demde
Yaptım tasfirini nakkaş idim ben
Anasırdan bir libasa büründüm
Nar’ü, hak’ü, bad’ü, ab’dan göründüm
Hayrül beser ile dünyaya geldim
Adem ile bile bir yas idim ben
Hamdullah-i
Ger aslim sorarsan ben bir niyazım
Sabır ilmi derler yerden gelirim
Ve katre idim simdi han oldum
Arştaki kandilden nurdan gelirim.
Nesimi’den
Katre idim Ummanlara karıştım
Kaç bulandım kaç duruldum kimbilir
Devre edip alemleri dolaştım
Bir sanata kaç sarıldım kimbilir
Bulut olup ağdığımı bilirim
Boran ile yağdığımı bilirim
Alt anadan doğduğumu bilirim
Kaç ebeden kaç soruldum kimbilir.
Kaç kez gani oldum kaç kere fakir
Kaç kez altın oldum kaç kere bakir
Bilmem ki kaç katip ismimi okur
Kaç defterde kaç dürüldüm kimbilir
Bazı nebat oldum toprakta sürdüm
Bilmem kaç atanın sulbünde durdum
Kaç defa cenneti alaya girdim
Cehenneme kaç sürüldüm kimbilir
Kaç kez alet oldum elde bakıldım
Semadan kaç kere indim çekildim
Balcık olup kerpiç kerpiç döküldüm
Kaç bozuldum kaç kuruldum kimbilir
Dünyayı dolaştım hep kara batak
Görmedim bir karar bilmedim durak
Üstümü kaç örtü bu kara toprak
Kaç serildim kaç dirildim kimbilir
Gufrani’yim tarikatım bos değil
İyi bil ki kara bağrım tas değil
Felek ile hiç hatırım hoş değil
Kaç barıştım kaç darıldım kimbilir
Gufrani
Daha Allah ile cihan yok iken
Biz ani var edip ilan eyledik
Hakk’a hiç bir layık mekan yok iken
Hanemize aldık mihman eyledik
Kendisinin henüz ismi yok idi
İsmi söyle dursun cismi yok idi
hiç bir kıyafeti resmi yok idi
Sekil verip tıpkı insan eyledik
Edip Harabi
Alimdir kadehim Alimdir sise
Alim sahralarda morlu menekşe
Alim dolu yedi iklim dört köse
Alim saki Kevser dolumdur Ali
Virani’yem düştüm simdi derdine
Vücudum garg oldu çile bendine
Gönül sormaz oldu kendi kendine
Söyler dehanım da dilimdir Ali
Virani
TEHİ GÖRMEN SİZ BENİ
Tehi görmen siz beni dost yüzün görüp geldim
Baki devr-i rüzgigar dost ile sürüp geldim
Oldur söyleyen dilde varlık dostundur kulda
Varlığım hep ol ilde ben bunda garip geldim
Bezirganam mataım çok dest-girim ustadım Hak
Ziyanım assıya cümle anda değişip geldim
Yer u gök yaratıldı aşk ile bünyad oldu
Toprağa nazar kıldı aksırdı durup geldim
Gördüm yedi tamusun anda sekiz uçmağın
Korkudan günahımı anda sızdırıp geldim
İsi oldum kudretten bahanem bir avretten
İnayet oldu Hak'tan ölü dirgörüp geldim
Adem olup durmadan nefsin boynun burmadan
Yanıldım buğday yedim uçmaktan sürülüp geldim
Musayla Tur'a çıktım binbir kelime dedim
Bu Hak bizi ne bilsin anda bilinip geldim
Nuh oldum tufan için çok duruştum din için
Duymayanın tagadan suya boğdurup geldim
Yalan değildir sözüm bak yüzüme aç gözün
Dah'örtülmedi izim uş yoldan erip geldim
Çerçiş oldum basıldım Mansur oldum asıldım
Hallac pamuğu gibi bunda atılıp geldim
Eyyüb oldum tenime cefa kıldım canıma
Çağırdım Sübhanıma kurtlar duruyup geldim
Zekerya oldum kaçtım erdim ağaça geçtim
Kanım dört yana saçıp tepem deldirip geldim
Yalınız Sübhan idi peygamberler can idi
Yunus hod pinhan idi suret değişip geldim
Yunus emre
Kabe vü büt iman benem
Carh uruban dönen benem
Bulut olup havaya agan
Rahmet olup yagan benem
Yaz yaradup yir donadan
Gönlümüz evi hanedan
Hosnudam ata anadan
Kullik kadrin bilen benem
Yildirim olup sakiyan
kakiyip nefsin dokiyan
Yir karasinda berkiyen
Sol agulu yilan benem
Hamzayi kafdan asiran
Elin ayagin sesüren
Gözsüzlerin gözindeki
Bozpusaruk duman benem
Etü deri sünük catan
Hükm eyleyüp diri tutan
Kudret besiginde yatan
Hikmet südin emen benem
Asik olan gelsün beri
Göstereyin togru yoli
Makamumdur gönül sari
Irilmayup duran benem
Yir göge bünyat uran
Irilmadin kayim turan
Irmaklara göl cagiran
Adum Yunus Umman benem
Yunus Emre
VAHDETNAME
Daha Allah ile cihan yoğ iken.
Biz onu var edip ilân eyledik
Hakk'a hiç bir lâyık mekân yoğ iken.
Hanemize aldık, mihman eyledik.
Kendisinin henüz ismi yok idi.
İsmi şöyle dursun, cismi yok idi.
Hiç bir kıyafeti, resmi yok idi.
Şekil verip tıpkı insan eyledik.
Allah ile işte burda birleştik.
Nokta-î âmaya girdik, yerleştik.
Sırr-ı Küntü kenz-i orda söyleştik.
İsmi şerifini Rahman eyledik.
Aşikar olunca zat-I sıfatı.
Kün, dedik, var ettik bu semâvatı.
Birlikte yarattık hep kâinatı.
Nam-ı nişanını cihan eyledik.
Yerleri gökleri yaptık yedi kat.
Altı günde tamam oldu kâinat.
Yarattık içinde bunca mahlûkat.
Erzakını verdik, ihsan eyledik.
Asılsız fasılsız yaptık cenneti.
Huri, gılmanlara verdik ziyneti.
Türlü vaatlerle her bir milleti.
Sevindirip şad-ü handan eyledik.
Bir cehennem kazdık gayetin derin.
Laf ateşi ile eyledik tezyin.
Kıldan gayet ince, kılıçtan keski.
Üstüne bir köprü mizan eyledik.
Gerçi “Kün” emriyle var oldu cihan.
Arşü, kürsü gezdik durduk bir zaman.
Boş kalmasın diye bu kevn-ü mekân.
Âdem'in hakkını ferman eyledik.
Ârif olan bilir sırr-ı müphemi.
İzhat etmek için İsim-i Âzam'i.
Çamurdan yoğurduk, yaptık âdem'i.
Ruhumuzdan bir ruh revan eyledik.
Âdem ile Havva birlik idiler.
Ne güzel bir mekân bulduk, dediler.
Cennetin içinde buğday yediler.
Sürdük, bir tarafa, puyan eyledik.
Âdem'le Havva'dan geldi çok insan.
Nebi'ler, V
eliler oldu nümâyen.
Yüz bin kere doldu boşaldı cihan.
Nuh Nebîyyullah'a Tüfan eyledik.
Salih'e bir deve eyledik ihsan.
Kayanın içinden çıktı nâ-gehan.
Pek çokları buna etmedi iman.
Anları hâk ile yeksan eyledik.
Bir zaman Eshab-ı Kehf'i uyuttuk.
Hazreti Musa'yı Turda okuttuk.
Şit'i çulha yaptık, bezler dokuttuk.
İdris'e biçtirip kaftan eyledik.
Süleymanı dehre sultan eyledik.
Eyyub'a acıdık, derman eyledik.
Yakup'u ağlattık, nâlan eyledik.
Musa'yı Şuayb'a çoban eyledik.
Yusufu kuyuya attırmış idik.
Mısır'da kul diye sattırmış idik.
Zalihayı ona çattırmış idik.
Zellesinden bend-i zindan eyledik.
Davut peygambere çaldırdık udu.
Kazandan kurtardık Lût ile Hûd'u.
Bak ne hale koyduk nâr-ı Nemrud'u.
İbrahime bağ-u bostan eyledik.
İsmail'e bedel cennetten kurban.
Gönderdik şad oldu Hali-ürrahman.
Balığın karnında bir haylı zaman.
Yunus Peygamber'e mekân eyledik.
Bir mescide soktuk Meryem Ana'yı.
Pedersiz doğurttuk orda İsa'yı.
Bir ağaç içinde Zekeriyya'yı.
Biçtirip kanını rizan eyledik.
Beyt-ül Mukaddes'te Kudüs şehrinde.
Nehr-i Şeria'da, Erden nehrinde.
Tathir etmek için günün birinde.
Yahya'yı, İsa'yı uryan eyledik.
Böyle cilvelerle vakit geçirdik.
Bu enbiya ile çok iş bitirdik.
Başka bir Nebî-i zişan getirdik.
Anın her nutkunu Kur'an eyledik.
Küffarı, Kureyş'i ettik bahane.
Muhammet Mustafa geldi cihana.
Hakkı davet etmek için imana.
Murtaza'yı ona ihvan eyledik.
Ona kıyas olmaz asla bir nebi.
Nebiler şahıdır, Hakk'ın habibi.
Dünyanın, ukbanın odur sebebi.
Biz onu nebî-i zişan eyledik.
Hak, Muhammed, Ali ile birleştik.
Hep beraber “Kabe kavseyn”e gittik.
O makamda pek çok muhabbet ettik.
“Leyletel-esra”yı seyran eyledik.
Bu sözleri sanma her insan anlar.
Kuşdilidir, bunu Süleyman anlar.
Bu sırr-ı müphemi âriflan anlar.
Çünkü cahillerden pinhan eyledik.
Hak ile Hak idik biz ezelide.
Tâ rûz-ı Elest'te, Kalubeli'de.
Mekân-ı Hüda'da, bezm-i celide.
Cemalini gördük iman eyledik.
Vahdet âlemini bilmeyen insan.
İnsan suretinde kaldı bir hayvan.
Bizden ayrı değil,Haret-i Suphan.
Bunu Kur'an ile ayan eyledik.
Sözlerimiz bizim pek muhakkaktır.
Doğan, ölen, yapan, bozan hep Hak'tır.
Her nereye baksan Hakk-ı mutlaktır.
Ahval-i vahdeti beyan eyledik.
Vahdet sarayına girenler için.
Hakk'ı hakkal-yakın görenler için.
Bu sırrı HARABÎ, bilenler için.
Birlik meydanında cevlân eyledik.
Yarattı bu mülkü çünkü o demde Anasırdan bir libasa büründüm Ademin sulbünden Şît olup geldim İsmail göründüm bir zaman ey can Zekeriyya ile beni biçtiler Mübarek asayı Müsaya verdim Tefekkür eyledim ben kendi kendim Sekahüm hamrinden içildi şerbet Hidayet erişti bize Allah’dan Şükür matlübumu getirdim ele İkrar verdik cümle düzüldük yola Şu fena mülküne çok gelip gittim Gâhi nebi gâhi veli göründüm Hamdü’llâh şimdi ŞİRİ dediler
Cihan var olmadan ketm-i ademde
Hak ile birilikte yekdaş idim ben
Yaptım tasvirini nakkaş idim ben
Nar-ü bad-ü Ab-ü hak’dan göründüm
Hayrülbeşer ile dünyaya geldim
Adem ile bile bir yaş idim ben
Nuh-ğ Nabi oldum tüfana daldım
Bir zaman bu mülke İbrahim oldum
Yaptım Beytullah’ı taş taşıdım ben
İshak Yakup Yusuf oldum bir zaman
Eyyub geldim çok çağırdım el-aman
Kurt yedi vücudum kaç kaş idim ben
Yahya ile kanım yere saçtılar
Davud geldim çok peşime düştüler
Mühr-ü Süleyman’ı çok taşıdım ben
Rühü-l Kudüs olup Meryam’e erdim
Cümle evliyaya ben rehber oldum
Muciz murh-ı şebi hüffaş idim ben
Mucize görmeden imana geldim
Şah-ı Merdan ile Düldül’e bindim
Zülfekar bağladım tığ taşıdım ben
Kuruldu ayn-i cem ettik muhabbet
Meydana açıldı sırr-ı hakikat
Aldığım esrara sırdaş idim ben
Biat ettik cümle Resullah’dan
Haber verdi bize seyr-i fillah’dan
Selman-ı pak ile yoldaş idim ben
Gül oldum feryadı verdim bülbüle
Cem olduk bir yerde ehl-i beyt ile
Kırklar meydanında ferraş idim ben
Sırrı faş etmedik asla bir kula
Kerbela’da İmam Hüseyin’le bile
Pak ettim demeni gül taşıdım ben
Yağmur olup yağdım ot olup bittim
Urûm diyarını ben irşad ettim
Horâsan’dan gelen Bektaş idim ben
Gâhi uslu gâhi deli göründüm
Gâhi Ahmet gâhi Ali göründüm
Kimse bilmez sırrım kallaş idim ben
Geldim gittim zatım hiç bilmediler
Kimseler bu remzi fetmetmediler
Her gelen mahluka kardaş idim ben