TEBDER KURULUMUDUR
MANA YAZILARI
ALEVİLİK İNANCININ ÖZLERİ

Barak Baba

BARAK BABA

 

 

                                 SARU SALTUK MÜRİDİ

                                         BARAK BABA

 

                                                         Yard.Doç.Dr.Ahmet Vehbi ECER

 

          Anadolu'nun  özellikle , dini tarih ve kültürünü  araştıranlardan birçokları bu kültürün oluşumunda Alplerin,Alperenlerin, dervişlerin,din bilginlerinin, sanatçıların, tüccarların ve devlet adamlarının  rollerinin olduğunu ifade ederler. Her dinin ritüel (yani ayin ve şekli uygulamalar) biçimi vardır ve bu kitaplarda yazılı olanlardır.Bir de insanları içten bir beraberliğe götüren manevi, ruhi bir hal ve iç yaşantı arayışı  yolu vardır ki  buna bazılarınca  "m i s t i s i z m", İslam toplumlarında ise  tasavvuf denmektedir.Müslümanlar dini uygulamaları kitaplardan, ilmihallerden öğrenmişler ki bunlara ehl-i kaal (yani  söz ehli) denilmiş, tasavvuf ehli için ise öğrenilmez, yaşanır, duyulur,hissedilir denilmiş ve bunlara da hâl ehli adı verilmiştir. İnsan odaklı ve sevgi ile  doldurulmuş bir anlayış ve yaklaşıma dayanan tasavvufu  telkin eden Erenler ,dervişler birçok insanların İslam Dinine girmelerinde büyük rol oynamışlardır.Zira tasavvuf, fakihlerin şekilci (formalist), ilm-i kelamcıların  dogmatik karakteri ağır basan, katı, kuru, kılı kırk yaran, kitabi sistemlerine  karşı  ruhi bir hoşgörü ve riyazet yoluyla kendilerini eğitmek suretiyle  dini ufuklarının genişletilmesini  ifade  etmektedir.Bu akım, Türk Dünyasında Hoca Ahmet Yesevî'nin (öl:1166  ) hoşgörülü (toleranslı) görüşleriyle  yaygınlaşmıştır(ı). Tasavvufun renklendirdiği  bir "Türk Müslümanlığı"  oluşmuştur.Bu tasavvufa dayalı Türk  Müslümanlığını  Nihat Sami Banarlı şöyle anlatır:

          "...Türk Müslümanlığı, Bu dinin ruhunu  teşkil eden engin insanlık sevgisini, sonsuz iyiliği, büyük temizlik ve güzellik aşkını asırlarca ve kıtalarca fiil ve hareket haline koymuştur.İslamları ibadete davet eden "e z a n"ın bestelenerek,yani musiki ile birleştirilerek terennüm edilmesi, Türk Müslümanlığının eseridir.Medrese Müslümanlığının kısmen muhafazakar ve disiplinli hareketine mukabil, daha hür anlayışlı tekke Müslümanlığı ise,dinî heyecana şiiri,musikiyi ve raksı katmıştır.Çünkü şiir de,musiki de, raks da, dünya yaratılalı beri, büyük ve samimi heyecanların en kuvvetli ifade vasıtalarıydı.İbadet bu üç bediî sanattan başka, Müslüman Türk dünyasında dinî mimarinin sayısız şaheserlerini yaratmış, mimari sanatı, daha çok yazı ve nakış bölümlerinde çalışan resim sanatı ile de birleşerek Müslüman cami ,mescit ve tekkelerini asırlarca birer güzel sanat  meşheri(sergisi) haline koymuştur(2)"

          Bu sebeple Türk tarihinde tasavvuf hareketlerinin bunalımlı dönemlerinde ortaya çıktığı  ifade edilir.Merhum Ord.Prof.Dr. Hilmi Ziya Ülken  Anadolu Kültürü ve  Türk Kimliği Üzerine  başlıklı kitabında tasavvuf hareketlerinin tarih içinde canlandığı  dönemleri şöyle açıklar:

          "...Arap istilâsından sonra Türkistan'da siyasi itisaf (yolsuzluk) ve eski mistik dinlerin tesiri İslami Türk tarikatlarını doğurdu;

          Anadolu'da Haçlı seferleri,Moğol istilâsı ve siyasi ihtilalin doğurduğu  muvazenesizlik (dengesizlik ) ve teheyyüciyet (heyecanlanma) hali yeni bir mistisizm  temayülü doğurdu.'(13-15.asırlar)

          Anadolu'da Osmanlı  istilası ve tazyiki Celali hareketleriyle beraber  mistik temayüllere de hareketlendirdi;

          Umumiyetle Türk mistikleri  teşkilatçı, ahlakçı ve intişar edici (yani yayılmacı) olmak itibariyle tamamıylaaction mystique'i  temsil ederler.(3)"

          İşte böyle sıkıntılı anlarda Ahmet Yesevi (öl:  ), Hacı Bektaş Veli (öl:1270 )

dervişleri , yani Orta Asya'dan Anadolu'ya gelen Horasan Erenleri Gaziler, abdallar, Alpler,alperenler... müztarip ve çaresiz insanlara  muhtaç oldukları manevi güven ve huzuru sağladılar.Müslüman Türk halkının dini ve ahlaki ihtiyaçlarını kendi dilleri, musikileri, şiirleri ile yansıttılar , onlara güç verdiler.Yaşadıkları ortamlarda bulunan Müslüman olmayan halkların da İslam Dinine ve Müslümanlara yakınlık duymalarını sağladılar.Bunlardan bir tanesi de kazığa çakılarak veya kaynar su kazanına atılarak öldürülen Saru Saltuk müridi Barak Baba'dır.

          Barak, kelime olarak, kıllı ,tüylü, kıllı çuha ve  çok hareketli , marifetli av köpeği anlamındadır.Bu konuda Dr. Yaşar Kalafat bir makalesinde şu bilgileri verir:

          "... Bar-mak fiili, mitolojik bir isim, bir taifenin adı, çok tüylü bir köpek, tüylü soylu at,kurt başı, uzun tüylü çuha, tüylü kumaş, uzun tüylü  anlamında sıfat, geleneğe uygun düşünülmüş kişi adı...(dır)...Barak olarak bilinen "i t", atı andıran koşusu ve uzun kıllı  yele ve kuyruğu ile  kurdunkine benzeyen kafasıyla  tanınıyordu.Mitolojik  muhtevası ile şahıslara ve bu arada tabii olarak tayfalara da isim olabiliyordu..Mitolojik içiruğu onun bir dönem bir tayfanın ongununu olmasından ileri gelmiş olabilirdi.Şahıs ismi olması halinde sahibine koruyucu olması imkanı sağlıyordu... Avarlar ve Avşarlardaki bir inanca göre... it kafası nazarlık olarak kullanılır...Altay yaratılış destanlarından birinde köpek motifi  de göze çarpar... Oniki hayvanlı Türk takviminde yıl adlarından birinin it adı ile anıldığı  bilinmektedir.Bazı Türk boylarında köpek, it ve barak özel ad olarak kullanılmaktadır...İslami kaynaklarda Saru Saltuk'un müritlerini "Barağım!" diye çağırdığı yönünde rivayetler mevcuddur....(Birçok Horasan Erenleri gibi) Barak Baba da Horasan Eri idi...Anadolu'da Horasan Eri olarak ismi geçen Barak Baba, adını mit'den alıyordu.Türk kültürünün mitolojik geçmişinde hayvan "ata miti" vardı..Bu tespiti köpekten hareketle de doğrulayabiliyoruz.Barak Baba bu kapsamda mütalaa edilebilir(4)"

          Bazı Türk oymaklarında erkek çocuk adı olarak kullanılmış ve Oğuzların Beydilli ve Kınık boylarına mansup ayrı bir oymak olarak da bilinir.XV. yüzyılda Hazar Denizi  güney-doğusunda Horasan bölgesinde yaşayan baraklar, İran ve Anadolu içlerine göç etmişlerdir.Barak kelimesini Burak olarak kabul edenler de vardır.Barakların şarkı ve uzun havaları Anadolu'nun her yerinde söylenmekte ve dinlenilmektedir.(5)

          Tokat'ın Çat Köyünde  doğduğu söylenen Barak Baba'nın asıl adı bilinmemektedir.Zengin bir ailenin çocuğu olan Barak Baba ,Asya'dan gelen  Hoca Ahmet Yesevi dervişlerine özenmiş ve tanınmış Türkmen babası  Saru Saltuk'un (Öl:1298) müridi olmuştur.

          Saru Saltuk tarihte, mücahit gazi, alperen, alp gazi, ermiş... gibi  sıfatlarla anılan,  kendisini Türk-Müslüman kültürü içinde yetiştiren bir kişidir.O'nun "Saltuk-Name"  ve diğer eserlerde menkıbevi ve abartılı hayatı  anlatılır(6).  Prof.Dr.İrene Melikoff Saru saltuk için :"...İslam yolunde Hıristiyan kâfiriyle savaşır, imanı derin, içten ve yapmacıksızdır.Tam bir cengâver, gerektiğinde de iyiliksever ve cömerttir..." nitelendirilmesinde (7)   bulunur.İşte Hacı Bektaş'ın müritleri arasında adı geçen Saru Saltuk'a bağlanan bir mürit ,bir derviş  olarak Barak Baba, bütün Anadolu'yu gezdi, İran'a geçti, İlhanlı  Hükümdarı Gazan Han'ın (1295-1304) ilgisini çekti, onun sarayına yerleşti, önemli makamlar eldi etti.Gazan Han'ın ölümünden sonra da  bazı resmi görevlerde (elçilik gibi) bulundu. Daha sonra ise dini propaganda için gittiği "Gilân" da (Kosova'da bir yerleşim bölgesi) Gilân başkanı tarafından kaynar kazana atılarak (bir rivayete göre )  1307 yılında öldürüldü.(8)

          Barak Baba için  Prof.Dr.Ethem Ruhi Fığlalı : "... Hacı Bektaş müritlerinden  Saru Saltuk'un müridi olan Barak Baba,, Moğol Şamanlığının tesirinde kalmış bir Türk Sofisidir.(9)" ifadesini kullanır.Barak Baba'nın tutumu Budizm'in kurucularından olan  Gotama'nın (Sidharta'nın)  yaşayışı ile paralellik taşır.Barak Baba da varlıklar içinde bulunan bir prensin oğlu olan Gotama gibi dünyevi zenginlikleri ve rahatlığı bırakıp halkın arasına tanınmayan bir fakir  kılığında karışmıştır.Bir prensin çocuğu olan ve Gotama diye tanınan "S i d h a r t a" , sarayındaki zenginliği ve rahatlığı terk etmiş, tanınmayacak bir hayatı seçip, fakirlik içinde , memleketinde  dolaşmış, inzivaya çekilmiş ve Buduzm'i kurmuştur(10).Ancak, Barak Babanın ve müritlerinin ayinlerinde Hint tesirinden daha çok  Şaman uygulamalarının yer aldığı görülür.Çünki hitap ettikleri topluluklar Şamanizm'e yabancı değildirler.

          Barak Baba ve müritleri başlarının iki yanına iki boynuz takılı keçe külah giyerler, saç ve sakallarını kazıtıp  gür bıyıklar bırakırlar, boyunlarına küçük çıngıraklar takarlar, dervişlerinin çaldıkları  davulların temposuna uyarak raks ederler, vecd'e gelirlerdi. Barak Baba ve müritleri  Aşıkpaşaoğlu'nun yazdığına göre  Bizanslılar ile , Moğollar ile  savaşan, bulundukları yerlerde zaviyeler kurarak  bölge halkının İslamlaşmaları için çalışan, bölge halklarıyla iyi ilişkiler içinde eylemlerde bulunan  "Abdalân-ı Rum" gurubundandırlar Barak Baba  Hacı Bektaş Veli'nin müridi ve halifesi olarak Anadolu'yu ,Şam'ı, Halep'i ve Kosova'yı gezmiş,gezdiği her yerde  gayet hoşgörülü bir anlayış sergileyerek bu metoduyla  İslam dinini yaymaya çalışmıştır.

          Barak Baba, Hacı Bektaş Veli'nin otuz altı bin müridinden biri olarak bilinir(11).Barak Baba ve benzeri dervişler "Türk Halk İslamlığı"nı hem  Müslümanlar arasında yaşatmışlar, hem de Hıristiyanlar arasında yaymışlardır.Yaptıkları toplantılarına  -eski Türk geleneklerine uygun olarak-  kadınları da katıyorlardı.Ayrıca bunlar yeni Müslüman olmuş ve eski inançlarını ve geleneklerini belli bir ölçüde koruyan ve okuma-yazma bilmeyen yarı göçebe Türkmenlere tasavvuf anlayışını, Tanrı sevgisini, kendi dilleriyle  ve estetik zevklerine uygun biçimde anlatıyorlar, milli Türk kültürünün devamını ,yaygınlaşmasını sağlıyorlardı.Barak Babanın ayinleri  eski Türkmen Şaman ayinleri gibiydi .

          Barak Baba Horasan Erenlerine bağlı ve eski Türk töreleri içinde  İslam tasavvufunu yayan bir alperendir.Türkçeden başka bir dil bilmeyen,Türkçeden başka bir dil konuşmayan, fakir halka tepeden bakmayan ve onların arasına karışan, tasavvufun geniş hoşgörüsü içinde propagandalar yaparak İslam Dinini ve Türk kültürünü yerleştiren,yayan bir kişi  olduğu anlaşılmaktadır.

 

 

____________________________________

      1)Bak:A.Vehbi Ecer, "Ahmet Yesevide Dinî Tolerans ve Anadolu'da Etkileri",Milletlerarası Hoca Ahmet Yesevi Sempozyumu Bildirileri, Kayseri,1993,101-118

      2)A.Vehbi Ecer,Milli Kültürden Milli  Birliğe, İstanbul,209,52;Nihat Sami  Banarlı, İman ve Yaşama Üslubu, İstanbul,1986,103

        3) Hilmi Ziya Ülken,  Anadolu Kültürü ve  Türk Kimliği  Üzerine, İstanbul,2006, 312

         4)Yaşar Kalafat, "Barak Baba ve Hayvan Ata Miti",Erciyes Dergisi",Aralık, 2011, sayı:408,21-25

         5)Bak:Halil Atılgan, "Baraklar ve Barak Havaları" , Erciyes Dergisi, Mayıs,2009, sayı:377, 18-22

         6)Bakınız:A.Vehbi Ecer, "Saru Saltuk", Bilgiyurdu Dergisi,Ocak-şubat.2012, sayı:29,12-13; Machiel Kiel, "Sarı Saltuk", TDVİA, XXXVI, 147-150

 

       7)Irene Melikoff, Hacı Bektaş, Çev:T.Alptekin, İstanbul,1999,77

       İrene  Melikoff, Uyur İken Uyardılar, Çev:T. Alptekin,İstanbul, 1994,202

       9)E.Ruhi Fığlalı,Türkiye'de Alevilik- Bektaşilik,İst.,1990, 125

       10)Anne Marie Schimmel, Dinler Tarihine Giriş,İst,1999,122-134

        11)Melikoff,Hacı Bektaş, 122

geniş bilgi için: www.tebder.tr.gg


TEBDER KURULUMUDUR
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol