Karargah Kuruluyor
KARARGAH KURULUYOR
CELALİ AYAKLANMASI 1517 / 1519
1512 - 1514 yılları arasında Erzincan, Sivas ve Tokat dolayların da Yarı yerleşik, yarı konar göçer olarak yaşayan Bozok kolu Beğdili, Avşar, Bayat ve Kızık (Ağaç eri, Yörük, Tahtacı,Teke ) Türkmenleri Safevi devletinin hükümdarı Şah İsmail ile işbirliği yaptıkları savı ve (Halk İslamı) Türk İslam Tasavvuf inancı’na bağlılıkları bahane edilerek haklarında, Osmanlı devleti Şeyhül İslamı Abussuud efendinin Ölüm fetvası ve Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim I ‘in fermanına dayanarak Osmanlı askerleri tarafından kırk bin (40.000) Türkmen öldürülmüş Kaçıp kurtulanlar ise Tokat’ın, Reşadiye’nin, Niksar’ın, Erbaa’nin dağlarına çekilerek canlarını kurtaranlar ortalık biraz düzelince ve bölge’den Osmanlı askerleri ayrılınca guruplar halinde Kazova da ,Turhal ovasın da ve Zile ovasında yaşayan akrabaları’nın yanlarına sığındılar. Bu bölgedeki Türkmenlere henüz dokunulmamıştı. Bu bölge de yeterince yoğunlukta Türkmen vardı. Birde yeni gelenler olunca Kazova,Turhal, Zile ovaları, Yozgat ve Amasya ovaları Türkmen nüfusuyla dolup taştı. O tarihler de Tokat, Amasya ve Zile gelişmiş birer Ticaret şehirleri idiler. Yalnız Şehir nüfusu içinde Türklerin nüfusları azınlıktaydı. Çoğunluk Nüfus Ermeni, Rumlara aitti. Şehirlerin Ticaretleri bunların elindeydi. Zenginler, ağalar bunlardandı. Şehirlerde bulunan Devlet Memurları ve Askerler çoğunlukla Türk olmayan Devşirme, Makedon, Pomak, Arnavut, Hırvat, Boşnak, Bulgar, Yunan ve Arap gibi milletlerdendi. Osmanlı politikası böyleydi. Anadolu’dakileri Balkanlara, Araplara gönderir. Onlarıda Anadolu’ya getirirdi. Şehirlerin civarında ki, ovalarda Ermeni ve Rumların zenginleri’nin büyük çiftlikleri, bağ ve bahçeleri bulunurdu. Civardaki kalabalık konar göçer Türkmenler ve hayvanları bu çiftliklere zarar ve ziyan yaptıkları olurdu. Sahipleri hemen kadıya, müftüye ve askeri birliklere şikayete koşarlar Türkmenlere ceza kestirerek zararlarını ödetirlerdi. Aslında Ermeni ve Rumlar bunu çoğu kez kasıtlı yapıyorlardı. Bu bölgeye bu kadar Türkmen nüfusunun yığılmasını çekemiyorlardı. Yavuz Sultan Selim’in halen yürürlükte olan fermanını ve Şeyhul islamın fetvasını da biliyorlardı. Bu buyrukların, bu bölgedeki Türkmenlere de uygulanmasını arzu ediyorlar ve bu kozu oynamaya çalışıyorlardı. Ellerinde imkanlar vardı. Devlet yöneticileri ve askerler onların tarafındaydı. Zengindiler, sözleri dinlenirdi. İdareci ve söz sahibi memurlara ve hatırı sayılır Türklere bol, bol rüşvet verirlerdi. Saygınlıkları Türklerden fazlaydı. Örnek : O devirde ki Zile Müftüsü ve kadısı önce Hıristiyan Ermeni papazıyken Müslüman oldukları için müftü ve kadılık makamına getirilmişlerdi. Tabi gizli amaçları. bilinmiyordu. Bunlar gizlice ermeni ve Rumlarla ilişkileri olabilirdi. Kırlarda başı. Boş yaşayan ve fakir ve cahil olan Türkmenlerin ise hiç itibarı ve dayanacakları bir makam yoktu. Haklarında da ölüm fermanı ve dini fetva verilmiş ve bazı bölgelerde bu fetvalar uygulanarak binlerce akrabaları öldürülmüştü. Korku içindeydiler. İçlerinde Osmanlıya küskünlük, nefret doluydular, İçin , için kaynıyorlardı. Devlet, onlardan elini eteğini çektiği için , onlarda devletten el eteklerini çekmek istiyorlardı. Bu yüzden de devlete vergi vermek, askere gitmek istemiyorlardı. Bu görevleri yapsalarda zoraki yapıyorlardı. İşte ayaklanma öncesi durum buydu. Devlet, Millet dayanışması küçük bir kesimle var, Büyük çoğunlukla hiç yoktu. Osmanlı kimdi ? Türkmenler kimdi? Birbiri’nin aynı boydan , aynı soydan ve amca çocukları olduğu gerçeği unutulmuştu. İkiside Bozok kolundan birisi Kayı boyundan ötekisi ise Beğdilli boyundandı. Devletle gerçek tebaa arasında kopukluk vardı. Yollar ayrılmış ayrılık doğmuştu. İşte bütün bu ve bunun gibi sebepler ayaklanmayı hazırladı. şöyle ki: Ermeni ve Rumların bölgedeki idareciler üzerindeki nüfusları ve bölge de bulunan Araplaşmış ve Sünni inançlı Türk ve Türkmenlerin kasıtlı çabalarıyla kışkırtılan Zile deki devlet yöneticileri bu bölgedeki Türkmenler de Padişah’ın fermanıyla, Şeyh ül İslam’ın fetvasını devletin içinde bulunduğu siyasetinden de cesaret alarak uygulamaya koydular. Uygulamaya koyan memurlar bu işi bir çıkar ve rüşvet kapısına döndürdüler. Şehirde ki müftü ve kadı padişah’ın ferman’(ını ve ölüm fetvasını göstererek bu halkı nerede bulursanız öldürün diye köy ve obalara asker gönderiyor. (Mir miran Bölükleri) Giden Makedon, Arnavut, Hırvat ve Arap gibi yabancı, . kökenli askerler gidip oba ve köylerde Türkmenleri buluyorlar. Onlara ferman ve fetvayı göstererek biz sizleri öldürmeye geldik eğer bize beş yüz koyun, peynir, yağ. çökelek gibi şeyleri verirseniz. Biz sizi öldürmeyiz. Eğer vermezseniz sizleri şuracıkta öldüreceğiz derler. Birde Zile’de ki, Komutana (Hırvat asıllı Rüstem Paşa’ya) Rüstem Paşa “Kanuni’nin damadıdır”. Zile kışlası’nın komutanıdır. Daha sonra Sadrazam olacaktır. götürmek için Türkmen Kızı İsterler. Türkmenler, Çar, naçar kalan oba halkı istenenleri aralarında toplar verirler, rüşveti alan askerler onlara bir şart koşar. Bu gece buradan göç edeceksiniz şu karşıki ova da veya şu dağda bir yer bulur yerleşirsiniz derler. Onlar göçerken Askerler Zile’ye döner ilgililere şu bölgeye gidip dolaştık ama hiç bir Türkmene rastlamadık geri döndük. Getirdiğimiz ganimetleri terk ettikleri obalarda bulduk derler. yarın başka bir gurup asker göndereceğiz derler. Getirilen ganimetleri gören kışlada ki, diğer komutanlar hayrete düşerler ve onlar da bu takibe çıkmak için can atarlar. Gönüllü olurlar. Ganimetlerden büyük pay Rüstem Paşa’ya verilir.Gerisi Zabitlerce pay edilir. Ertesi gün gidecek askerlere bir öncekiler aldıkları rüşvetleri gösterirler. Oba halkını göç ettirdikleri. yeni yeri onlara tarif ederler. O askerler de gidip rüşvetlerini alırlar. Onlarda başka bir yere göç ettirirler. Zile kışlasındaki askerler değişik günlerde değişik oba ve köylerde yaşayan Türkmenleri bu şekilde soyup soğana çevirirler. Bu çok kötü muameleye maruz kalan Türkmenler ve aşiret liderleri toplanırlar. Dini inanç yönünden bağlı bulundukları, Kazova ERKİLET köyündeki Kalenderi ve Haydar ‘i dergahı’ na giderler, o tarihlerde dergahta babalık yapan Hubyar Abdal soyundan gelme Halk arasında Koca Haydar lakabıyla anılan Bozoklu Celal Baba ya baş vururlar. Onun bildiği durumları ona anlatırlar. Çare bul diye ona dertlenirler. Celal Baba da onlara filanca gün bölgede yaşayan aşiretlerin önde gelen kişileri’nin Erkilet’e gelmeleri’ni onlarla konuşarak bir karara varacaklarını söyleyerek adamları, ikna edip gönderir. O gün geldiğinde Türkmenlerin dini, siyasi ve saygın kişileri Erkilet ‘te toplanırlar. Halkın içinde bulunduğu durumu, gözden geçirir. Çareler ararlar. Kurtuluş yolu bulmaya çalışırlar. Ama Ayaklanmadan başka bir yol bulamazlar. Babai ayaklanması’nda olduğu gibi ayaklanma’yı planlarlar ve liderlere görevler verirler. Her lider’e gizli bir takma lakap ( KOD ) adı verirler. Bütün liderlerin toplu olarak bulunacağı Gizli Karargahı bu gün ziyaretgah yeri olan ( KAT) denilen yere gizli karargah kurarlar. “KAT” kelimesinin ifade ettiği anlam ortaasyada kurulan Harzem devleti’nin baş şehrinin adıdır.Aynı adı taşıyan bu yere, Orta’dan ön yarısı kırmızı, arka uçtaki, arka yarısı, yeşil olan ipekten yapılmış bir Bayrak (Sancak, Erkan) dikerler. (Asarlar). Bu yerde bir Türkmen Devleti kurmayı planlarlar.Diktikleri Bayrak bu hareket’in Türkmen Bayrağıdır. Kırmızı bölümde Ay yıldız olduğu ,Yeşil bölümde de Hz. Ali’nin kılıcı’nın resmi olduğu rivayet edilir. Kırmızı’nın anlamı biz öncelikle Türkmeniz, yeşil’in anlamı da Ehli-Beyte saygılı Halk Müslümanıyız manasınadır. Benim inanışıma göre : Selçuklu ve Osmanlı gibi Aile Devletleri dışında 24 Oğuz boyunu içine alan İlk Türk ve Türkmenlik adına Anadolu da ilk kurulan Türk devleti KAT denilen yerde 1517_1519 yıllarında kurulmuştur. Bu gün bu sembol , Gelin kızların, düğünlerde başlarına duvak olarak kullanılır, bu sembol Türkmen bayrağı’nın çekildiği sopanın üçte bir parçası sadece al renkli bir beze sarılı olarak Kelit köyünde Hıdır Kayhan’ın oğlu Kara Satuk’un evinde saklanmaktadır. Diğer bir parçası “Keçeci Baba’ya” verilmiştir. Üçüncü parçası da Çeltek Baba’ya verildiği söylenir. Bütün Liderler, halkı coşturacak ozanlar, şairler ve keramet Ehli dervişleri ve Erkilet ocağından, Hacı Bektaş ocağından ve Erdebil ocağından icazet ve nasip almış pirleri bu Kat karargahın da toplandılar.
Önce her aşiretin adına getirilen kurbanlık hayvanlar töreleri gereği Allah adı anılarak Hz. Muhammet , Hz. Ali, Halil İbrahim peygamber oğlu İsmail peygamberlere Salavat vererek cümlesinden Şefaat dileyip, Türkmen Ulusunun çaresiz dertlerine derman bulmak için çıktıkları yolda ve haklı oldukları davalarında muzaffer olmalarını dileyen dilek ve temennilerde bulunarak ilahiler, Dualar, Doğazimamlar ve Deyişler söyleyerek kurbanlık hayvanları tekbirlediler. Sonra Allah adını anarak kurbanlar kesildi , Pişirildi ,suyu ile bulgur pilavı yapılarak sofralar hazırlandı. Orada hazır bulunan Babalar, Dedeler, Dervişler, Keramet ehli ermişler, Pirler, Mürşitler, Rehberler, Ozanlar, Şairler, Saz çalan Aşıklar, On iki hizmet sahipleri , Talipler ve ayaklanmada görev alacak yiğitler. Kurban sofrasında yiyip iman ve ikrar ettiler. Türkmen kocalarınca eyleme katılacak gençlere hitaben baskın yapacağınız şehir ve kasabalarda kadınlara, çocuklara ve yaşlı ihtiyarlara asla dokunmayacaksınız, diğerlerine ise canlarına kıymadan sadece korku verip Türkmenlere bu zulmü niçin reva gördüklerini sorup, cevap isteyeceksiniz. Malına maddi zarar verin ama asla yağmalamayın, Size kast eden ve öldürmeye teşebbüs edenlere Meşru müdafaada kaldığınız hallerde siz de karşılık verebilirsiniz, canınızı kurtarabilirsiniz gibi nasihatlerde bulundular. Moral ve güç kazandırıcı telkinler yapıldı. Cem ayini yapıldı. Yol erkan sürüldü bu yerler (Karargah bölgesi) o tarihi gün adına kutsandı ve adı kondu (KAT) suyuna, Toprağı’na dualar edildi. Al ve Yeşilli Türkmen Bayrağı Erkan, ucuna bağlanarak Karargah Çadırı’nın önüne dualar ve ilahiler söylenerek hiç indirilmemek, üzere dikildi ve asıldı. Başarısız bile olunsa bu tarihi günün hürmetine bu yerin unutulmandan ahir gün’üne kadar ziyaret edilmesi ve dertlerine derman arayan çaresizlere, çare olması dileğiyle dualar edildi. Niyaz ve nazar kılındı. Anadolu’da Türk ve Türkmenlerin mukaddes bir yeri olarak tanımlandı. Gerçekten o günden bu yana bu mukaddes yer unutulmadı. Hiç bir yatır ve Türbe olmadığı halde Yurdun her tarafından insanlar ve daha çok Türkmenler gelip burada bulunan bir Su akan çeşme ile bir toprak yar duvarı ziyaret edip şifa buluyorlar. Dolup, taşarak ziyaret edilmekte, Dertlere derman aranıp bulunmaktadır. Bu sözcük Türkmenlerce tarihi ve mukaddes bir addır. (KAT) şifreli adının ne manası Orta Asya da ki, Harezmi Devleti’nin Başkenti’nin adıdır. Türkmenler kendilerini Harezm ve Ak Koyunlu devletleri’nin devamı sayarak Anadolu da yeni kuracakları Devletin Başkentine ondan esinlenerek “KAT” adını bu yere vermişlerdir. Şöyle bir mana da çağrıştırmaktadır. “Sen’de gücünü “KAT” sen’de bu karargaha katıl, geleceğin bura’ya Bağlıdır” gibi bir anlam taşır. Gizli karargah açılıp faaliyete geçirilmiştir. Niçin gizli karargah olarak burası seçilmiştir? “Kat karargah’ına dikilen bayrak (sancak) “ için Pir Sultan Abdal’ın iki de Şiir “demesi “ vardır.
1) Burası Kazovanın merkezi yeridir. Bölgede yaşayan Türkmenler içinde merkezi bir yerdir.
2) Ayaklanma’nın başına getirilen Celal Baba‘nın oturduğu ve dergahının bulunduğu köy olan Erkilet köyü bu noktadan bakınca gözükmekte ve hatta kuş bakışı ile ayak altında kalmaktadır.Çünkü, Erkilet Köyü 1238 Tarihinden beri Ahmet Yesevi’nin öğretisi’ni temsil eden ve Anadolu’ya getiren Hubyar Abdal ve Onun soyundan gelen Barak Baba ve Dervişleri ve onlara icazet veren Sarı Saltuk Sultan buraya yerleşerek dergahını buraya açtığı , binlerce derviş ve mürşit yetiştirdiği ve Türkmenleri bu dergaha bağlı kıldığı bütün Türkmenlerce bilinir. Mukaddes bir yer olarak bilinmektedir. Bu dergah ve dergahta söz sahibi olan Hubyar Abdal soyundan gelme bu aileyi Devlet ve Mahalli yöneticililer de bilip tanımaktadır. Hatta önceleri bu dergahta yetişip, sonra Erdebil tekkesine giderek eğitim görüp tekrar bu bölgeye dönen ve arada sırada dergah’a uğradığı bölge yöneticilerince istihbarat edilen Çeltek Babanın kardeşi Kara Musa’yı (Kara Reis) yakalamak için askerler Erkileti ve dergahı basarlar. Kara Musa zannıyla Celal babayı yakalarlar. Sorgulamadan sonra Celal Baba’nın Kara Musa olmadığını anlayarak Celal baba’yı serbest bırakmışlardır. 1517 Tarihinde. İkincisi bu dergah Anadolu da Erdebil tekkesi kadar Türk İslam Tasavvuf öğretisi’nin Kalenderilik ve Haydarilik Tarikatı olan bir merkezidir. Ama bugünkü anlam ve teşkilat’ta “Zaviye, Tekke ve vakfiye” gibi bir ibadet evi veya binası yoktur. O zaman da yoktu. O devirde Pirin , bilge dervişin, mürşidin oturduğu Otağ çadırı, Dergah eviydi. Her taliplisi Pirin evinde “Otağında” başına toplanır. İrşat edilirdi. Halk yazın yayla ve dağlardaydı. Kışında Pirin yakınında kışlak obasında olurdu. Obalarda Çadırlı ordugahlar gibiydi. Erkilet’te böyle bir yerdi. Bugünün araştırmacıları Erkileti dolaştığında Hacı Bektaş külliyesi , Abdal Musa Tekkesi gibi binalar, İbadet evleri ve türbeler arıyorlar. Bulamayınca da anlam yükleyemiyorlar. Selçuklu döneminde ki Anadolu’dan ve Türkmen yaşamından Haberleri yok veya Göçebe Toplumu bilmiyorlar. Vakfiye, Dergah ve Tekke gibi oğlular Osmanlı Döneminde Kanuni Sultan Süleyman’ın “Vakfiye kanun ve Fermanları’yla ortaya çıktı” Arapça harflerle yazılı belgelerde O devirde yazılmaya ve tahrir defterleri tutulmaya başlandı. Bu konu böyle bilinmeli. Erdebil ile Erkilet ocakları arasında her iki taraftan da gidip gelmeler olmaktadır. Bu da yöneticilerce bilinmektedir. İşte bu bölgede ortaya çıkacak bir ayaklanmada devlet kuvvetlerinin İlk basıp Yakıp yıkacağı yer Erkilet köyüdür. Öyleyse seçilecek gizli karargahın hem Erkiletten biraz uzak olmaşı, hem de gizli karargah’tan Erkiletin gözetlenmesi dikkate alınarak, “KAT” gizli karargah olarak seçilmiştir.
3) KAT, denilen nokta , ovanın kuzeyinde bulunan oldukça sarp bir sıra dağların zirvesine yakın ovaya yolu ve Su kaynağı bulunan yamaç bir yerdir. Ovanın doğusu ve Tokat yönü, Ovanın batısı ve Zile - Turhal yönü bu noktadan açık olarak gözetlenmektedir. Her iki yönden de gelecek tehlikelere karşı tedbir alma imkanı sağlamaktadır. Arka taraf sarp sıra dağ serisidir. Emniyetli bir bölgedir. Bir baskın da dağlara kaçıp kurtulmak mümkündür. Kat, atlı süvari gelen bir askeri kuvvetin baskın yapmasına ve fazla zayiat verdirmesine karşıda emniyetli bir yerdir. Bütün bu özellikler dikkate alınarak gizli karargah oraya kurulmuştur.