TEBDER KURULUMUDUR
MANA YAZILARI
ALEVİLİK İNANCININ ÖZLERİ

Buzluk Dağları

BUZLUK  DAĞLARININ  GERİLA  HAREKETİNE   UYGUNLUĞU :

       O zaman için çok uygundur.Türkmen gerillalarını yenilgiye uğratan faktör Aşiretin Çoluk,  çocuğuyla  ailelerin  o  bölgede bulunmuş olmalarıdır. Coğrafya  çok engebeli, Dere,  vadi  ve  düzlükler  ve  ara  dağlar, yükseltiler   sıra  dağ yamaçları, Ulutepe, Dikmen, Çöltepesi, Ovacık’ın  Buzluk  tepesi, dört  hakim  ve  birbirini  gören yükseklikte olup bütün çevreyi gözetlemeye ve haberleşme imkanı veren gözde noktalardır. Konumları  çok  uygundur. Bunları birbirine  bağlayan  Çallar  gibi  sıra  dağlar  vardır. Aralarda  geniş düzlükler mevcuttur. Yüksek  dağlar  kış ve yaz yaşamaya, barınmaya  iklim yönünden  uygundur. Dağların zirvesine her yönden çıkılıp  inilebilir.  Sarp bir yer yoktur. Arazinin  tümü  o  zamanlar sık ormanlık ve örtülüdür. Yiyecek  yemeklik  pancar otu, Ahlat, kiren, alıç,  fındık  gibi dağ meyvaları mevcuttur. Keklik, eviyik, bıldırcın  ve  serçe  gibi  av  kuşları  vardır.

       Arazinin hemen her tarafında Ovacık boğazı,Erikli tekke,Çimiçte  (çimişke)  yağmur dede,   fındıklı eşme,  Kiraz oluk,   Şalğamlık,  Kovala  ( kovalının )  boğaz   Boğaz oluk, Toptaş, Gözler,  ince öz  (incoz)  Kamlı Dere.  (kamğalı)  gibi  Çok  miktarda   gür  Su kaynakları ve akan dereler gerillanın  aradığı  niteliktedir.  En  elverişliside:   Hedef  olan Zile ve Amasya’ya   ulaşan  emniyetli  birden  fazla  geçit  veren  dere, vadi  ve sırtlar vardır. Dere  Boğazı, Çakır Taş  yolu, Turhal deresi, Tozanlı  Çayı  deresi,  Damderenin boğaz, Ovacık boğazı   Akyazı düzlüğü, Çayır, Karacaören  ve  Karşı  pınar, Iğdır  yolu gibi bütün yollar Dağlardan ovalara ve hedef şehirlere geçit veren yollardır. Gerillalar bir yoldan  gidip  baskın   yapmışlar. Öteki  yollardan  dağlara  geri  dönmüşlerdir. Bence Türkmenlerin   eylem  için  Kelit  bölgesini   seçmelerinin   nedenleri  Kelit  bölgesinin bu  güzel   özellikleridir.  Yeri gelmişken   söyleyeyim  bu güzel özellikler  bu  günde YAYLA  TURİZİMİ   için ve  sportif  kamplar  için  çok  elverişli  özellikler   arz etmektedir.   Dilerim  şu  anda  üzerinde  yaşayan  Tükmenlerde  bu  amaç   için kullanırlar. Şimdide  adını  saydığım  dağlarda  gözcü   nöbeti   tutan  gerilla  timleri  ve Kod  adlarıyla  liderlerden  bahsedelim.  Ulu tepenin  zirvesindeki   gözcü  ve  haberci görevi yapan lider.  Burak Abdal  (buyur, Buğur Abdal)  ve  timi  görevleri  bütün  çevreyi gözetlemek,gördüğü tehlikeyi ,Ateş yakarak Dikmende  ki, Çöltepesindeki, Sarı kaya sırtındaki, Ovacık yazısı çalında ki,  Kovala Boğazı  çalında ki , Guzların  cevizli sırtında ki ve hatta  Çivril tepesindeki  gözcü   liderlere  haber  ulaştırmaktır. Bütün Tepelerdeki gözcü lider ve timlerinin görevi budur. Şimdi Diğer tepelerdeki  liderleri tanıyalım.  Dikmende,  Dikmen Baba, Bunun  bir  görevi  daha  vardır. Oda  Zile -­Amasya Yolunu o nokta da kontrol etmek düşman sayılan İl  erlerini  geçirmemek, Çerçi, kervancı ve yolcuları kontrol edip, düşman değilse yiyecek,giyecek gibi yol hakkı (BACAL) alıp serbest bırakmaktır. İşte orada  kurulan köye  (Bacal)  adı verilmiştir. Şu anda Bacul denmektedir. Ayan Dede, Çöltepesindedir. Kervan sarayında  öldürülmüştür. türbesi ordadır, Yağmur Dede  (yağmur yağdıran  ,suya  sıkışıldığında  asasıyla  yerden su  çıkaran  keramet  ehli  ermiş  kişi)   görevi  Kovalı Boğazı  Çalında gözcü. Erikli Baba, Ovacık  yazısı çalında ve ovacık boğazını korumakla görevli gözcü lideridir. Sarı Saltuk  (sarı Kaya)  Sarıkaya  sırtında  gözcü lideri. Kazancı  köyü tepesinde yatan gözcü Lideri’nin ismini bilemiyorum. Ama  Dikmen  Babanın  Kardeşidir. Bunun karşısın da Çivril Tepesinde Öksüz  Dede  gözcü  lideri.  Kızılinişin tam tepesinde bir taş yığını altında yatan bir zat vardır. Bu zat orada gözcüydü. Ağcaşar köyünde  üç  tane  türbe  vardır.  Birisinin adı Arap Dededir. Burıların   İkisi  orada  Turhal  istikametinden gelen dost insanlara çal deresi yolunu göstermekle görevlidiler. Bağlar yolu geçilemiyordu. Bir taneside Kuzlar,  Cevizli sırtların  da  gözcü  lideriydi. Böylece  Türkmenlerin sığınıp yaşadığı Kelit Bölğesi çepe çevre emniyete alınınıştı. Görevliler disiplin için de sadakatle görevlerini yapıyorlardı.Halk korku ve yoksulluktan iyice bıkmıştı.Padişah  Kanunu sultan Süleyman köylü için çok ağır aşar ve vergi çıkarmıştı. Bu yasalar gereğince aşar ve vergi toplayan memurlar Türkmenlerden   ovalarda bıraktıkları ve yeni göçmenlere verdiği tarlaların verdilerini Türkmenlerden istiyordu. Bu durum Türkmenleri büsbütün çileden çıkardı. Bütün Buzluk dağında 1520 yılında gelip 1607 yılına ulaşan Türkmenler bu yaşam tarzından  ve  suçluluktan,  gizli  kaçak  yaşamaları, yoksulluktan, devlet zulmünden  horlanıp kötülenmekten her gün baskınlar da bir kaç yiğidini kayıp edip ESSAH   mezarlığına  gömerek  yetim  çocuklar, dul eşleri  kalan  acı  çeken  ana , baba ve kardeşlere devletin yaptığı bunca zalimlik yetmiyormuş  gibi şimdi de  içleri  kan ağlayarak bırakıp terk ettikleri   ve sahibi olmadıkları tarlaların arazi vergileriyle, aşarlarını  kendilerinden   talep  eden  devlete  ne  demeliydiler. Bu haberler bütün Türkmenleri çileden çıkardı.Liderler üst ,üste toplantılar yapmaya başladı.Çareler  aradılar bulamadılar.Yeniden ayaklanma’ ya   karar  vererek  hazırlanmaya ve planlamaya başladılar.  Pirleri  Celal Baba öldürüldüğün ‘den  beri  içi  yanan ve deliye dönmüş olan Şah Veliyi  ve  saygınlığı  olan , soy aileden  gelen  danişment, aşiretinin lideri   Zünnun  Babayı  ikna  ederek  ayaklanmanın liderliğini  ikisine  verdiler. Şah Velinin babası sülünoğlu hoca kadri de görev aldı. (Süklün Koca) Bir karargah kurarak savaşçı güç oluşturdular.Buzluk dağında bulunan bütün Türkmenler ve Deveci dağında bulunanlar toplandı. (4 binden) fazla Bir kuvvetle 1525/1526 tarihlerinde Buzluk dağlarının (Çekerek Irmağı Tarafı)  batı kesiminden Zile’ye  saldırdılar. Zile’yi  yakıp yıktılar.  (Zile’yi, Zile çevirdik)  Sözü  o zaman söylendi. Eski tarihlerde birde  Büyük İskender Zile için (geldik,gördük ve Yendik) sözünü söylemişti.  Şimdi  tarihi  söz  iki  oldu. Şah Veli ,Zile’yi savunan Sivas Beyler Beyi  Şadi  paşayı,Yaraladı.Birlik­lerini  dağıttı. Sivas  defterdarı  öldürüldü. Bu olayla Şah Veli piri Celal Babanın  öcünü aldı. Şah velinin ünü her tarafa yayıldı. Her  yerden sesler yükselmeye başladı.”Şah veli, Safevi hükümdarı Şah İsmail’ın  öcünü alıyor. Onu  bile  unutturacak  dediler.  Zünnun Baba  adamlarıyla, Yozgatı bastı. Bozok Sancak Beyi Ve (Kanuninin Halasının oğlu Mustafa Beyi) İl yazıcısı,Kadı Muslihiddin beyi öldürdüler. Baba Zünnun  kuvvetleri  Kayseriye  yöneldi. Zile’de işini bitiren Şah Veli , Baba  Zünnun Babanın  kuvvetlerine  katılmak  üzere  Zile’den ayrıldı. Kızılırmak veya  Çekerek çayı üzerindeki  ŞAHRUH  köprüsü  yakınlarında  Hüsrev Paşa kuvvetlerince sıkıştırılarak Öldürüldü.1526 kuvetleri dağıtildı. Naaşı , Acı Su Köyüne gömüldü. Baba Zünnun kuvvetlerine katılamadı. Hüsrev  paşa  kuvetleri  Şah  Veli’nin Kaçan adamlarını Buzluk Dağının Batı bölümü içinde Karşı pınar köyüne kadar takip etti.  0 köy ve köyler cıvarın da Çok sayıda Türkmen ve liderlerini öldürdü. Bu gün Karşı Pınar köyünün girişinde büyük bir mezarlık vardır.Onların çoğu liderdir.Bu zatlar Hüsrev paşa askerlerince öldürüldüler. Çayır köyü, Karacören köyü, Acı Su köyü  cıvarlarında. yatan türbeler ve eski mezarlıklar o zaman katledildiler. Kaçanlar KELİT Bölgesin de toplandılar. Dağlar taşlar Adam doldu. Dağı, taşı temizleyip ekmeye başladılar. Ormanları  harap ettiler.  Genalanlar , kayış  kıranlar  hep  tarla  oldu. Zunnun Baba  kuvvetleri  kayseri  yakınlarında  Hürrem  Paşa  kuvvetlerini  perişan  ettiler. Hürrem paşa,  İçel  sancak beyi  Ali Bey  ve  Kayseri Valisi Behram Bey ve Çok Askeri öldürüldüler.Bu başarıyla taraftarları artan Zünun  Baba  Art  ovaya  oradan  Kazovaya ileriledi.Oradan Türkmen‘lerin  çekildiği  Kelit  bölgesine  geldi. Osmanlı yönetimi bu kez Rumeli Beyler Beyi Hüseyin Paşa’yı ,Sivas Beyler  Beyi  Hasan Paşa’yı. Maraş Beyi,Mahmut Beyi İsyanı bastırmakla  görevlendirdi. Hüseyin Paşa,  tüm eyalet askerleriyle   Zünnun  Baba  üzerine  yürüdü.  Höyüklü’deki  kanlı çarpışmalarda ,Baba zünnun’un  kendisi ve bir çok adamı öldürüldü.   Ölüsünü  alan  adamları Kelit bölgesine getirdiler.  “ESSAH”  mezarlığına  defnettiler. Kaçanlar  Kelit’te ki  Türkmenlerle birleştiler. Yeniden Toparlandılar. Tekrar Osmanlı kuvetlerine saldırarak Hüseyin Paşa’yı öldürdüler.Bunun  üzerine Osmanlı Devleti, Diyarbakır  Beyler  beyi  Şafi  inançlı Kürtlerden  meydana getirdiği bir orduyla Hüsrev  Paşa’yı görevlendirdi. Hüsrev paşa Şah Veliyide  öldürmüştü. Hüsrev  paşanın  Kürt  Birlikleri  KELİT  Bölgesine geldi,Çuhadar denilen yerde bize ait tarlanın içine  karargah  çadırını (Otağını)  kurdu. Kürt askerlerini  de  şu   anda    Kürt  yurdu  denilen  yere  askerlerin çadırlarını  kurdurarak   yerleştirdi.  Önce  yerleşik   aileleri   buldu. Beyleriniz,  oğullarınız  neredeler ?  diye   sorguladı  onlar  da  Sırrımızı açamayız, bu bir sırdır bilmiyoruz derler.Dağlara gizlendiklerini tahmin eden Hüsrev Paşa ve Rüstem paşa ilk  tedbir olarak Dağlarda ki kaçak gerilaları susuz birakmak ve teslim olmalarını bu yolla sağlamak için Kelit Bölgesinde ne kadar su çeşmesi ve su gözesi kaynağı varsa hepsinin başına birer ikişer nöbetci  kürt askeri yerleştirdi.Bu askerler oralara gizlenip su içmek için gelecek Türkmenleri beklediler.Diger askerler dağ eteklerine,dere ağızlarına ,Yol ve geçitlere nöbetciler diktiler. Bir kısım askerde Eski Kelitte ki,Yaylalardaki ,genalanlarda ki, bacal ,kervansaray düzlüğünde ki  obalar da  bulunan yaşlı erkek,yaşlı kadın,on yaşından küçük çocuklardan ibaret aileleri sorğuluyor  istihbarat  topluyordu.  Bu  Türkmenlerin etrafını  askeri  kuşatma’ya  aldılar. Halk,  Yoksul, perişan,üstlerinde elbiseleri yok, çoğunun  ayakları yalınayak, Yatak ve yorganları yok olan Türkmenler çayırların otların üzerlerine serilip  yattılar. Ateş yakmalarına ve yemek pişirmelerine izin veriliyordu. Türkmenlerin, var olan sığır,koyun,keçi,eşek ve at gibi hayvanlarına askerlerce  el  kondu ve bu hayvanlar bir araya toplandı. Asker  çobanlar  çevrede  otlatmaya başladılar.Türkmenlerin elinde bulunan yağ,peynir, çökelek ve buğday, bulgur gibi yiyeceklerde alındı.Toplanan   bu yiyecekler hem askerlere hem de Türkmenlere  askerler  tarafından  yiyecek  olarak dağıtılıyordu.Hayvanlarda kesilip  et  olarak  aile  başına  ihtiyaç  nispetin de veriliyordu. Her şey askeriyenin kontrolu altındaydı. Dağda ki kaçaklar ise Dağ tepelerinde bulunan gözcü  timleri  vasıtasıyla  gözlenip  değerlendirerek  dağlardaki  bütün  kaçak savaşçılara durum hakkın da gerekli bilgi ve emirler veriliyordu. Bu bilgi    ve  uyulması gerekli olan her hususa riayet ediyorlardı. Onlara Su kaynakları başında asker var.Hiç kimse su içmek için su kaynağına  inmeyin denmişti.Herkes buna uydu.Hiç kimse günlerce beklenen su kaynaklarına inmediler.Su ihtiyaçlarını yağmur yağdıkça düz ve çukur Taşlar üzerine biriken sularla ve çukur göletlere toplanan sularla idare ettiler. Rivayet olunur ki   içlerinde  Asasıyla  yer  altından  keramet gösterip su çıkaran ermişler vardı.Mesela bir gün Yağmur Dede yanında bulunan arkadaşları çok susadılar.Artık dayanamazlar Yağmur dedeye derler ki biz gidip teslim olacağız derler. Yağmur Dede sabretmelerini  söyleyerek  arkadaşlarını ikna etmeye  çalışır. Olmazlar. Görür ki  arkadaşları teslim olmaya kararlılar. Yağmur  Dede  hiddetlenerek Arkadaşlarına döner. Oturdukları  yerde  ayağa kalkar el açıp Allah’a dua ederek asasıyla yeri eşelerken  dileği  mevlaca kabul edilerek yerden bilek kalınlığında, duru ve buz gibi bir su fışkırır ve akmaya başlar.Yağmur Dede şaşkına  dönen arkadaşlarına bakarak “İşte su, ister için,  isterse  çimin  (yıkanın) anlamın da” ÇİMDE-İÇTE” der. Çıkan suya bu ad verilir derler. Bu günün köylüleri bu suya  çimişğe  derler. Gerçek adı birincisidir. Burada Yağmur Dedenin  kerametini gören arkadaşları su çıkarma olayı­na, bir  türlü inanamazlar.  Şaşkınlık  içindedirler. Yağmur  Dedeyi  bir defa daha sınamak isterler. Akılların da  hep  bu  vardır. Çimde-içteden , ayrılmışlar.  Biraz  daha batıda  yani bir kilo metre mesafede geceyi geçirecekleri büyükce bir kayanın   tam  dibine  otururlar. araların da sohbet ederlerken inançsız arkadaşları yine su bulma olayını açıp konuşmaya başlarlar. İçlerinden   bazıları  birbirlerine   kaş,  göz  eder. Şöyle derler. Arkadaşımız  yağmur Dede yumuşak topraktan  0  çayırdan asasıyla bize su çıkardı. Kerametini  gösterdi. Fakat içimizde   kerametine  karşı  bir  kaygımız  var. Eğer arkadaşımız Yağmur Dede gerçek bir keramet sahibiyse asasını   şu   dibinde  oturduğumuz  kaya­ya,  vursun, bu kayadan da bir su çıkarsın arkadaşımızın   kerametine  inanalım. Bir daha sözünden çıkmayalım diyerek Yağmur Dedeyi zorlar ve sıkıştırırlar. Buna   dayanamayan   ve  arkadaşlarına güven ver­mek ,isteyen Yağmur Dede yine dua eder.Hiddetle asasını  kayanın dibine vurunca yine bilek kalınlığın da  duru, buz  gibi ve hatta  çimde –içte  suyundan daha yumuşak ,tatlı su çıkıp akmaya başlar.  Arkadaşları  kerametine  inanarak  bu  suya da ona  hürmeten YAĞMUR DEDE  suyu  derler. Bu  günde  bu  adla anılmaktadır. Fındıklı  Eşmeler,  Kirazoluk  suları  da  böyle  kerametlerin  eseri   olduğu  gerçeği vardır.  Bu  efsaneleri   dile  getirdikten  sonra  dönelim  dağda ki  kaçakların  günlerce  ve aylarca  su  gözelerine  inmeden, Obalara,  ailelerinin  yanına  uğramadan  dağlar da, taşlar da,  Ormanlarda  ne  yiyip  ne  içerek  yaşadılar?  İşte  bu  Türkmen  yiğitleri dağlarda  meşe  palamudu,    ( hohalaz)   alıç,  ahlat,  güvem erik,  böğürtlen  gibi dağ meyveleri, madımak, efelik, kuzu kulağı, yaban   baklası,  Deve tabanı  gibi  otlar  yiyerek  yaşadılar.  Hüsrev   paşanın  Kürt  askerlerine  boyun eğip  teslim  olmadılar.  Bütün  acılara,  dertlere  katlandılar. Bulundukları  yerlerden  ve verilen görevlerinin başından ayrılmadılar.O mukaddes görev yerlerin de  dağ , tepe başlarında  hain   düşmana   kellerini, (başlarını)   ve  canlarını  Türk ve Türkmenlik uğruna Halklarının mukaddes saydığı kültür değerleri uğruna öldüler. Atalarının  5  bin yıldan  beri  mevcut  olan  inanç , kültür   emanetlerine  ihanet  etmediler.  Kökü kazınmak istenen bir ulusun varlığını devam ettirdiler.   O  yüce  insanların  ve  0 yüce ecdadın torunlarından olmak bize gurur vermektedir. Yüce  Allah  onlardan  razı  olsun ve mekanları cennet olsun.  İşte  bu  yüce Heterodoks  Dervişler’in   çoğunun  kelleleri yok  olduğu  halde  bedenleri, öldürüldükleri  dağ  başların da  Türbe  kabir  olarak durmaktadırlar.  Torunları  onlara  oluk,  oluk  akarak  ziyaret  etmekte ve dertlerine şifa aramaktadırlar. İçten, gönülden  inananlar ve   teslimiyet   gösterenler     şifasını bulmaktadır. “Burak Abdal, Sarı saltuk, Erikli  Baba, Yağmur  Dede, Ayan Dede, Dikmen Baba, Yağcı Abdal sultan,  Essah Mezarlığında yatan yiğitler ve liderler pirler,Oksüz  Dedeler,  Keçeci Baba, Çeltek Baba, (Kara Reis)  Abdal  Musa  ve  Şah Veli, (Kara  Şeyh)  Şeyh  İbrahim,  Öksüz  Dede  ve  Essah  mezarlığında  yatan  Pir’ler Hep dağ başların da hala nöbetteler. Torunlarıyla, Uluslarıyla  birlik Kazovada  ki   (KAD) gizli  karargahında  dikili , Ankara’nın  Anıt  tepesinde Yüce  Atatürkün  huzurunda  dikili Türk’ün  ay  yıldızlı  ve  Al  renkli Bayrağını  Soy   aile  adına  değil  Türk, Türkmen  Ulusu   adına  kurulmuş Cumhuriyet  devletini   beklemektedirler. Özlemleri,  dövüşleri  zaten  buydu.   Selam olsun onlara. Yine biz dönelim  hain   Hırvat asıllı Rüstem paşayla, Kürt asıllı Hüsrev Paşa ve Kürt asıllı  Askerlerine  su  başlarını  beyhude  beklerler. Türkmen  Aileleri   beyhude kuşatma altın da tutarlar.Günler geçer,Aylar geçer Dağda ki Türkmen yiğitleri ne çoluk,çocuklarını ve ailelerini görmek için obalara inmezler. Su başlarına su içmeye de inmezler. Sadece dağlardan düşmanlarının ne yaptığını ve amacının ne olduğun gözetmekle  yetinirler. Hayalleri ve planları suya düşen paşalar  hırslarından  deliye dönerler.  Başarı elde edememişlerdir. Zaman geçmektedir. Tam bu günler  de  1527 yılı Kırşehir bölgesin’den  Hacı Bektaş’ın  Torunu  KALENDER  ÇELEBİ  ŞAH ikna olarak ayaklanmaya  katılmak  için  hareketi  başlatmıştır.Aynı tarihte Hubyar  sultan 20-25 yaşlarında, Ali  Baba  daha  genç  ve  hamileri  Pir Sultan  abdal ile  birlikte  Zünnun  oğlu  Halili  desteklerler Kendilerine  bağlı   insanları  emrine  verirler. Zünnun oğlu  halilde  bu  desteği  alarak  Babasının  öcünü  almak  için  Buzluk  Dağının  Çekerek  Irmağı  tarafındaki  varay  nahiyesi merkez  olarak Amasya  sınırları  içinde  bulunan buzluk dağları  bölgesinde  Ayaklanma başlatır. Büyük bir başarıyla  bölgede  etkin  olur. Hüsrev Paşa  bölgeye  çağrılır. Hüsrev  Paşa  Kelit  bölgesini  yüzüstü  bırakır  Zünnun  oğlu  halilin  üzerine  gider. Kelit  bölgesi   rahatlar. Zünunoğlu  Halil  kuvvetleri   Genişleyerek Harekete devam eder. Kalender  Çelebi  de  başarıyla  hareketini  devam  ettirerek  kazova’ya yönelmiştir. Kelit bölgesinden  her  iki  tarafa da  savaşçı  Türkmen  yiğitleri  yardıma  gider. Kelit  dağlarında  çok  az  savaşçı  ile  halk  kalır. Burada  ki, Türkmen  kuvvetlerinin  kaydırıldığını   haber  alan  Osmanlı  paşaları  Rüstem ve Hüsrev paşalar  Kelit  bölgesini  terk ederler.  Ayrılmadan  önce  ufak  çaplı  katliamlar  yaparlar.   Kelit  bölgesinde  ki, Türkmen  yiğitleri,   Çelebinin  Kazova “ Kat” karargahına  geleceğini  ve Türkmen  Bayrağını  dikeceğini  öğrenirler. Yalnız dağ  başlarında  ki  gözcülerin yerlerinde kalmasını ve bir kaç liderin bölgede bulunmasını  diğerlerinin   hepsinin  kayı Köyü düzlüğünde toplanarak samurçay boğazından Turhal’a oradan da dağ yollarından “KAT” kararğahına ulaşıp  Kalender  Çelebiyi  karşılamalarını ve ona katılmaları için emir verilir.  Çallardaki,  Ulu tepe  eteklerinde  ki  , ovacık ve sarı kaya dağlarındaki Türkmen  yiğitleri  guruplar  halinde  Kellt  bölgesinden  ayrılırlar.  Sadece  tepelerde  ki gözcüler ile Yukarı kız oğlunda toplu olarak saklanan Kız ve Erkek çocuklar ve başlarındaki  liderler ve birde  Gamlı  derede  muhasara altında  ki  aileler  bölgede kalmıştır.   Osmanlı  birlikleri  bölgeden  ayrılmıştır.Hem kalender    Çelebi  ve  hem de  Zünunoğlu  Halil  Başarısız  olmuşlar. Kuvvetleri  dağıtılmıştır. Kelit  bölgesinden  yardıma  gidenlerin  sağ  kalanları  bölgeye  geri  dönüşlerdir.Bölge  Türkmenleri  muhasara  altında hapsedilmiş  olarak  bölgede  Kuyucu  Murat  Paşa  gelene  kadar  bölgede  sefillik  içinde  yaşamışlardır. İşte  Türkmenleri  anlatan  Tarihi  belgeler  bunlar. Ayrıca  Arapça  yazıyla  yazılmış  bir  belge  aramak  bu  konuyu bilmeyenlerin  gafletidir.  Osmanlı  yazarları  veya  devleti  bu  Zulmü veya  kırımı  şöyle  yaptım  diye  anlatabilirimiydi. Bu  akıl  işimi?  İşte  o  kendi  adamlarına  yerini ve  mevkisini  bildirmeden  Celali  Ayaklanmasını  bastırdığını  kendi siyasetine  uyar biçimde  yazdırmıştır. Eğer   bir  belge  aranacaksa   bu  yerlerini  gösterdiğim  yerler  bilim  adamlarınca  incelenerek  gerçekler  su yüzüne  çıkarılır.   Zamanla  hem  bu bölgeye hem de  burada  yaşayanlara  Kelit  diye  çağrılıyorlar. Bu  konu  daha  geniş olarak  Kuyucu  Murat  paşa  katliamında anlatılacaktır. Görüldüğü gibi bütün Türkmen Ayaklanmalarında  Osmanlı.,  TÜRK  olmayan  yabancı  kökenli  asker kullanmıştır.  Subaylar da , Paşalar  öyledır. Makedon, Kürt, Arap gibi bu  manidardır. Kamlı Dere  adı da  bu  olayın  bir  kanıtıdır.  

 

 

 


 
TEBDER KURULUMUDUR
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol