Pir Sultan Abdal Gerçeği
PİR SULTAN ABDAL GERÇEĞİ
Şöyle ki: Kazovadan yola çıkarak; Amasya’da Çoban dede türbesi, Merzifonda, Gani Baba Türbesi, Osmancıkta Koyun baba türbesi, Kırıkkalede Karpuzu büyük Hasan Dede, Keskinin Konur köyünde Kutbi Haydar Sultan türbesini, Hacı Bektaş dergahını ziyaret edip Dede Baba Şeyh Kalender Çelebinin bu harekete katılmasını talep etmiş fakat biraz isteksiz görmüştür. Yumuşatmak için (Şah) kelimesininse içinde geçen bir çok deyişle hitapta bulunmuştur. Ayrıca Balkanlarda ki Türkmen dergahları üstünde nüfus sahibi olan Bektaşi Dede babaları’nı yanına alarak Trakya’ya ve Balkanlara geçmiştir. Dimetokada, Seyit Ali Sultan Dergahı’nı, Oradan Kırcaali’ye ve oradan Haskova’nın Tekke köyünde, “Otman Baba” tekkesi’ne gitmiş, Dede baba Kiçi Sultan’la görüşüp yardım talep etmiş. Oradan Şumnu sancağına geçerek Demir Baba ve Kızıl deli sultan dergahları’nı ziyaret etmiştir. Gittiği her yerde halkın coşkusuyla karşılaşmış, büyük itibar görmüştür. deyişleriyle halkı büyülemiştir. Bu gün dahi bu saydığım dergahlarda Pir Sultan’ın deyişleri Sivas yöresinden daha çok söylenir. Pir Sultan Abdal’ın bu yerleri dolaştığını yine onun ağzından ve Şiir ve deyişlerinden öğreniyoruz. Fakat olayları tamı, tamına bilmeyen insanlar bunları yorumlayamamıştır veya saptırmıştır. Çünkü şimdiye kadar bu konuda kitap yazanlar, fikir söyleyenler dışarıdan kimselerdir. Türkmen halkı’nın içinden çıkmamış ve bu burukluğu yaşamamış, Halk efsanelerini dede, babalarından duymamış bu olayların kalan izlerinden habersiz kimselerdir. Genlerinde uyarıcı, mesaj verici bir nitelikleri ve nicelikleri yoktur. Bilgisiz bazı Türkmen kişilerinden, yalan yanlış bilgiler toplayarak ve Osmanlı siyasi ve yanlı tarihine, bakarak ve yine Osmanlı belgelerine sığınarak kitaplar yazmışlar , yorumlar yapmışlardır. Çoğu kez gerçek gizli kalmıştır. Şimdi bunları doğrular nitelikte Pir Sultan’dan Deyişler :
Kazovada ki, “KAT” karargah’ına dikilen bayrağı gerçekleyen deyişi. Milliyet yayınlarından Cahit Öztelli’nin Pir Sultan Abdal’ın Bütün Şiirleri adlı Kitabı. 1971 basımlı kitabı’nın 19. sayfasından alındı.
Gözleyi gözleyi gözüm dört oldu.
Alim ne yatarsın günlerin geldi
Korular kalmadı Kara yurt oldu
Ali’m ne yatarsın günlerin geldi (1)
Kızıl ırmak gibi bendinden boşan
Hama’dan Mardin’den Sivas’a döşen
Düldül eğerlendi, Zülfikar kuşan
Ali’m ne yatarsın günlerin geldi
Mümin olan bir nihana çekilsin (2)
Münafık başına taşlar üşürsün
Sancağımız Kazova’ya dikilsin (3)
Ali’m ne yatarsın günlerin geldi
Şah’ın geleceği bir gün duyulur (Duydular)
Yezit’ ler lanet gömleğin geydiler
İmam’ı Aliyyül riza’ya kıydılar
Ali’m ne yatarsın günlerin geldi
Pir Sultan Abdal’ım bu sözüm haktır
Vallahi sözümün hatası yoktur
Şimdiki sofu’nun yezid’i çoktur
Ali’m ne yatarsın günlerin geldi
Not: 1) Ayaklanma ve zafer günleri geldi.Her şey hazır.
2) Gizlenmek,kendini belli etmemek
3) Kat’a bayrak dikmek ve Anadolu’da İlk Türk ve Türkmen devlet ‘inin Kuruluşu:
Pir Sultanın bu şiirinden şu manayı çıkarabiliriz. Birincisi; Pir Sultan Celal Baba ayaklanmasının ilk günlerinde KAT mevkiinde gizli karargah kurulup Türkmen bayrağının dikildiği günlerden itibaren ayaklanmada görev almıştır. İkincisi ; Celal Baba ayaklanması KAT gizli karargahını terk ederek dağlara çekilmiş ve Celal Baba öldürüldükten sonra, Şah Veli Ayaklanmasına katılmak için Şah Kalender Çelebiyi İkna etmeye ve Hedef olarak da ona KAZOVA’daki KAT karargahına ikinci defa olarak bayrak dikmeyi telkin etmektedir. Yani hareketin ikinci kısmına katıldığını var sayabiliriz, aşağıdaki nefeste Pir Sultan iyiden iyiye ümitsizliğe düşmüş ve zamanın kısaldığını ve sabrının kalmadığını beyan ederek Kander Çelebi’ye acil beklendiğini bildiriyor.
Hasretilen beni uryan eyledin
Beklerim yolların gel efendim gel
Gönül kuşu kalktı cevlan eyledi
Beklerim yolların gel efendim gel (1)
Evvel Ahir sensin, dönmezem senden
Mey’ü muhabbetin çıkar mı candan
Gönül göç eyledi kevn-ü mekandan
Beklerim yolların gel efendim gel (2)
Tevarih çoğaldı da hadden aştı
Urum sofuları bildiğin şaştı
Şimdi gayret Şahı Merdana düştü
Beklerim yolların gel efendim gel (3)
Horasandan kalktı pirim hind’i yararak
Top top olmuş Harici’ler kırarak
Bendelerin Şah’ına yalvararak
Beklerim yolların gel efendim gel (4)
Bozuldu, yolcular yollarda kaldı
Ayin , erkan gitti, dillerde kaldı
Bendelerin zayıf hallerde kaldı
Beklerim yolların gel efendim gel (5)
Pir sultanım allah allah diyelim
Gelin, nikabını elden koyalım
Takdir böyle imiş biz ne diyelim
Beklerim yolların gel efendim gel (6)
Şimdi de Pir Sultan Abdal Hacı Bektaş Torunu Şah Kalender Çelebiyi ayaklanmaya katılmaya ikna etmiş, Kalender Çelebide otuzbin kişiyle ayaklanmayı başlatmış ve yönünü Sivas, Tokat ve Kazova’ya döndürerek Dağlara çekilmiş olan Türkmenlere yardıma geldiğini Türkmen halkına coşkuyla bildiriyor.
Yürüyüş eyledi urum üstüne
Ali nesli güzel imam geliyor
İnip temenna eyledim destine
Ali nesli güzel imam geliyor (1)
Doluları adım adım dağıdır
Tavlasında küheylanlar bağlıdır
Aslını sorarsan Şah’ın oğludur
Ali nesli güzel imam geliyor (2)
Mağripten çıkar görünü görünü
Kimse bilmez evliyanın sırrını
Koca Haydar Şah’ı Cihan torunu
Ali nesli güzel imam geliyor (3)
Pir Sultan Abdal’ım görsem şunları
Yüzüm sürsem boyun eğip yalvarı
Evel baştan on iki imam serveri
Ali nesli güzel imam geliyor (4)
Bu şiir’inde de Pir Sultan Abdal Kalender Çelebinin ayaklanmaya katılmasıyla Türkmenlerin zafer kazanacağına inanmış ki hedefi yalnız Kazovaya Türkmen bayrağı dikmeyi yeterli görmüyor. Bütün Anadolu’yu işgal ederek İstanbul’u da ele geçirip Osmanlı’ya son vererek bir Türkmen Devleti kurmayı ve Türkmenlerin inançlarına ve törelerine göre yaşamalarını hedef gösteriyor.
Hazreti Ali’nin Devri Yürüye
Ali kim olduğu bilinmelidir
Alay alay gelen gaziler ile
İmamların öcü alınmalıdır (1)
Pir Sultan’ım ey Dede Dehman (doğrusu Dihman)
Kendini çevir de andan gel heman
İstanbul Şehrinde ol sahip-zaman
Tac’u Devlet ile salınmalıdır (2)
Şimdi de Pir Sultanın Halk oyu oluşturmak ve Kalender Çelebiyi ikna etmek için giderken nerelere uğradığını ve yolculuk güzergahını şiir’lerinden takip edelim.
Arafatta bekleyen Halilürrahman
Sultan sahralı dertlere derman
Şeyh Hasan ile güzel Şeyh Çoban (Amasya)
Şeyh Ahmet edeyi kül eden medet (1)
Gece gündüz yanar kandiller, mumlar
Pirim Hasan’ in aşk camın sunarlar
Mest olan aşıklar gülbank çekerler
Çekilir gülbengi Koyun Babanın (Osmancık) (2)
Pir Sultanım Haydar , yola bakana
Uyalım Hakkın Çırağın yakana
Hızır derler gülbengini çekene
Çekilir gülbenği Koyun Babanın (3)
Ankara’dan Çıktım sabah namazı
Bize yol vermiyor aşmağa dağlar
Yetiş Seyit Battal Hüseyin Gazi
Bize yol vermiyor aşmağa dağlar (4)
Merhaba ey güzel pirim merhaba
Poyraza dayanmaz şalınan aba
Yetiş imdadıma Sultan kurt Baba
Bize yol vermiyor aşmağa dağlar (5)
Yine kırçıllandı dağların salı
Kış tutmuş iniler Kürenin beli
Boz bulanık akar ırmağın seli
Bize yol vermiyor aşmağa dağlar (6)
Hayal hayal oldu gözüme vatan
Ahmaktır dünyaya göz gönül katan
Çıblak Ali ile Haydarı Sultan (Keskin Konur köyü)
Bize yol vermiyor aşmağa dağlar (7)
Gaibtesin, kandildesin sırdasın
Münkire görünmen, göze perdesin
Hasan Dede’m, yöğrük kulu nerdesin? (kırıkkale)
Bize yol vermiyor aşmağa dağlar (8)
Bu deyiş iki türlü yorumlanır. Birincisi ; Hacı Bektaş dergahına giderken uğradığı yerler ve Türbeler İkincisi ; Trakya‘dan ve Balkanlardan Sivas a dönerken takip ettiği yol güzergahıdır. Ben daha çok ikinciyi benimsiyorum. Sılasına kavuşmak için özlem var.
Devamı:
Denek dağında yatan yediler kırklar
Buna inanmadı münkirler şekler
Çiçek Ata ile Hüri melekler (Çiçek Dağı)
Bize yol vermiyor aşmağa dağlar (1)
Pir Sultan Abdal’ı içtiğim dolu
Sevdası serimden gitmedi hali
Damanın tuttuğum Bektaşi veli
Bize yol vermiyor aşmağa dağlar (2)
Sensin bizim zahir batın ulumuz
Aman medet mürvet pir Hacı Bektaş
Her taraftan sana çıkar yolumuz
Ali’sin bir adın var Hacı Bektaş (3)
Seni sevdik , Senden yana yıkıldık
Münkirlerin kesretinden sıkıldık
Her birimiz Künc-i gamda tıkıldık
Yetiş bu imdada Er Hacı Bektaş (4)
Pir Sultan Abdal’ım sana dayandım
Uyur idim himmetinle uyandım
Hep istiyenlere verdin inandım
Benim de muradım ver Hacı Bektaş
Bu deyişiyle pir Sultan Abdal Hacı Bektaş Türbesinde Davasında zafere ulaşması için dua ediyor ve dilekte bulunuyor. Balım Sultan’ı ziyaret ediyor.
Çok şükür olsun Hüdanın demine
Hacı Bektaş veli, Sultan Balım var
Mehdi evsafı eyledim temine ilacı
Bektaş veli, Sultan Balım var (1)
Pir Sultanım biat ettik ol erden
Muhabebet kokusu geliyor senden
Katarından ayırma Şahi merdan
Hacı Bektaş veli, Sultan Balım var
Burada dergaha girip ikrar aldığını ve Hacı Bektaş ocağına talip olup yola girdiğini ima ediyor . Ziyaretini doğrulamak için oranın özelliklerini ve yer adlarını sayıyor.
Arzuladım size geldim
Hünkar Hacı Bektaş veli
Eşiğine yüzler sürdüm
Hünkar Hacı Bektaş veli (1)
Pir elinden dolu içtim
Doğdum elinize düştüm
Ak cermeti gördüm geçtim
Hünkar Hacı Bektaş veli (2)
Güvercin donunda duran
Cümle eksikler bitiren
Beş Taşı şahit getiren
Hünkar Hacı Bektaş veli (3)
Kırk Budak’ta Şem’a yanan
Dolusun içenler kanar
Aşıkları sema döner
Hünkar Hacı Bektaş Veli (4)
Bahçende gördüm gülünü
Erenler sürsün demini
İmam Riza’nın torunu
Hünkar Hacı Bektaş Veli (5)
Balım Sultan er köçeği
Keser kılıncı bıcağı
cümle erenler gerçeği
Hünkar Hacı Bektaş veli (6)
Pir Sultan’ım gerçek veli
Erenlerden çekmem eli
On’iki imamın serveri
Hünkar Hacı Bektaş veli (7)
Buraya kadar yazdığımız şiirlerinden şu manayı çıkarıyoruz Pir Sultan Abdal, Celal Baba ayaklanmasına katılmış Sazını, silah olarak kullanıp büyük bir kitleyi uyararak kamu oyu oluşturmuş. Anadolu’nun en büyük dergahı Hacı Bektaş’ın o zamanki Şeyhi Kalender Çelebiyi ikna ederek ayaklanmaya katılmasını sağlamıştır. Ne yazık ki ayaklanmalar başarısız olmuş, katılan bütün liderler öldürülmüştür. Aklıyla hareket eden Pir Sultan Abdal bu baskınlardan sağ salim olarak canını kurtara bilmiştir.
Şöyle ki: Yenilgiyi anlar anlamaz bir yolunu bulup Tekrar Hacı Bektaş’a dönmüş.Orada bir kaç gün kaldıktan sonra oradan ayrılarak Trakya’ya ve Balkanlara geçmiş oralardaki Türbe ve Tekkelerde dolaşarak Anadolu da, olup bitenleri oralarda ki arkadaşlarına sazını kullanarak anlatmıştır. Anadolu da ortalık düzelinceye kadar uzun bir zaman oralarda gizlenmiştir.Daha sonra Sivas’a köyüne dönmüştür. Fakat yine boş durmamış Bozoklu Celal Babanın yol oğlu Hubyar ve diğer yol oğlu Ali Baba ile musahip olarak Ayaklanma sonun da kaçıp canlarını kurtaran Türkmenleri Talip ve deharayı toplamaya ve tekrar dergaha bağlamak için örgütlemeye başlamışlardır.Hubyar Sultanla ve Ali baba ile birlikte Şah Veli ve Zünnünoğlu Halil Ayaklanmalarını örgütleyip desteklemişlerdir. Pir Sultan Abdal Yavuz Sultan Selim ve Kanunu Sultan Süleyman devirlerini ve zulümlerini yaşayıp görmüştür. Bu iki padişah devrinde, Pir Sultan Abdalın sözü ve sazı dinlenir olmuştur. 73 yaşında 1560 yılarında Sivas’ta asılarak öldürüldüğü Doğrulanmıştır. Bazı kaynaklara göre de Osmanlı Padişahı birinci Ahmet devrini de görmüş ve onun fermanıyla 1615 / 1617 yıllarında asılarak öldürülmüştür. Bu tarih biraz şüphelidir. Bu tarihte Bölge Türkmenleri için birinci Ahmet’in fermanı vardır ama Kast edilen Pir Sultan ve Hubyar Abdal değil, Onların öğreti ve faaliyetlerini devam ettiren ve o zaman dergah’ın başında bulunan Torunları ve Türkmen toplumu’nun faaliyetleri için bu ferman buyrulmuştur diye düşünüyorum. Ama bu kaynağın görüşünü de buraya aktarıyorum. Kalenderi ve Haydari Türkmenler bu bölgede derlenip toparlanmaya ve örgütlenmeye başlarlar. (Kaynak Cahit Öztelli’nin Pir Sultan’ın Bütün şiirleri adlı Kıtabı) Bu faaliyetler devletin dikkatini çekmiş ve Osmanlıya sıkı sıkıya bağlı ve saygınlığı olan Nakşibendi Şeyhi, Şeyh Aziz Mahmut Hüdayi Efendi’nin Padişah Birinci Sultan Ahmet’e Anadolu ve Rumeli Bedretinlileri üzerine bir mektup yazarak dikkatini çekmiş. Oda Anadolu ve Rumeli sancaklarına aşağıdaki Fermanı göndermiş ve sancak beylerine bu Fermanın uygulanmasını istemiştir, o sırada Sivas’ta vali olan Hızır paşa bu ferman gereğince Pir Sultan Abdalı, Hubyar Sultan’ı ve Ali Baba’yı sorgulamış suçunun ağır olduğunu ve kendisinin dik kafalı olduğunu görünce de Pir Sultan Abdalı Astırmıştır. Hubyarı ve Ali Babayı da sorgulanması için İstanbul’a göndermiştir. Hubyarın fırına girme efsanesi o zaman doğmuştur. Fermanın Tarihi 1613 dür. Uygulama bir kaç ay sonra olmuştur. Koca Haydar bu badireyi atlatamamış yenilmiştir. Bu ferman’a muhatap oldularsa Hubyar Sultan’ın oğlu Mustafa, Ali Baba’nın oğlu sersem Ali Baba (küçük Ali baba) ve Pir Sultan abdal’ın oğlu Üryan Hızır muhatap olmuşlardır. Çünkü 1613 tarihlerinde onlar hayatta idiler.
Hubyar Sultan, Ali Baba ve Pir sultan Abdal bu tarihlerde Hayatta değillerdir. Aşağıda ki fermanın bu bölgede uygulandığını Hubyar Sultan hakkında en çok deyiş ve şiir yazan “ Ozan Karaoğlan” mahlaslı ve asıl adı Hüseyin olan 1690 yılında Sivas-Zara ilçesi Ilıca köyü Kargılı Mezrasında doğmuş, küçük yaşta saz çalmasını öğrenmiş ilerleterek hatırı sayılır bir ozan olmuştur. Kargılı mezrasında Türkmen aşiret ağası ve Derebeyi şeklinde bir yaşam süren “Kargılı Murat” adlı bir kişi onu yanına “Ozan ve Aşık olarak” almış ve onun yanında yüzlerce şiir ve deyişler söylemiş fakat çevrede hiç ismi duyulmamıştır. Bu ozan en çokta Hubyar hakkında şiir ve deyişler söylemiştir. Köyünün halkı ve kendisi o zamanlar “Alevi inançlı “ iken daha sonra devlet baskısı ile Sünnileşmişlerdir. Buda şöyle anlatılmaktadır. “Kargılı derebeyi Murat” Çevre halkından Haraç almaya başlamış ve kervan soymuş bu çevrede incittiği ahali yöneticilere şikayette bulunmuşlar. Padışah Ahmet’te ferman buyurarak üzerine asker göndermiş. Kargılı Muradın “Kargılı köyü” dağıtılmış ve köyün halkı başka köylere sığınmışlar. Ozan Kara oğlan’da Akören köyüne sığınmış ve oraya yerleşmiştir. O köyde asimile olmuştur. Sünnileşen aile dedelerinin şiir ve deyişlerini saklı ve gizli tutmuşlardır. Karaoğlanın yazılı cönkleri 1930 yılında Zara’nın Eymir köyünde bulunan Molla Hasan tarafından günümüz Türkçesine çevrilerek yine halk ozanı olan Zara İlice köyünde bulunan Kara İsmail’a verilmiştir. Kara İsmail’den de ozanın torunlarından olan Zara Akören köylü ve geçmişine bağlı araştırmacı yazar Yusuf almıştır. 300 cıvarında deyiş ondadır. Görülüyorki bölge Osmanlı döneminde her zaman baskı altıda tutulmuş ve Kalenderi ve haydari inançlı “hubyarlı Türkmenler” için sorgulama fermanları çıkarılmıştır. “Ozan Kara oğlanın” Deyişlerinden bir kaçını sayın Ali Kenan oğlunun kitabından alarak aktarıyorum:
Viran kaldı meskenimiz yurdumuz
Kalktı göç eyledi beyler buradan
Bitmez mola efkarımız derdimiz
Katlı göç eyledi beyler buradan
Sultan Ahmet fermanları salıyor
Kanlı dertler yüreğimi dağlıyor
Kargılım yastadır güller soluyor
Kalktı göç eyledi beyler buradan
Osmanlıda geldi geceden bastı
Zalim düşmanların neydi kastı
Düşenin ezelden yoğumuş dostu
Kalktı göç eyledi beyler buradan
Yüklendi barbanam gayri durulmaz
Kanlı dertler yüreğimde sarılmaz
Yaralar ağzındır çare bulunmaz
Kaktı göç eyledi beyler buradan
Sarı çiçek yine sarardı soldu
Zalim felek bizi taşlara çaldı
Meskenim yurdumda ellere kaldı
Katlı göç eyledi beyler buradan
Karaoğlan süremedim demi devranı
Üstümüzde döner ecel fermanı
Yine geldi ağlamanın zamanı
Kaktı göç eyledi beyler buradan
HUBYAR SULTAN HİMMET EYLE DERDİME:
Ellerim duada gönlüm niyazda
Hubyar Sultan himmet eyle derdime
Yüreği yaralı sinem alazda
Hubyar Sultan himmet eyle derdime
Erenler eğnine yeşil bağlanır
Aşkın narı yüreğimde dağlanır
Çifte kurbanları gelir tığlanır
Hubyar Sultan himmet eyle derdime
Doksan bin evliya bir ulu sancak
Şahlanıp gaziler Ruma gelincek
İmdada yetişir Sultan Yalıncak
Hubyar Sultan himmet eyle derdime
Sabah olur cümle canlar uyanır
Hü deyince varır arşa dayanır
Erenler seherde nura boyanır
Hubyar Sultan himmet eyle derdime
Hacı Bektaş vermiş ulu fermanı
Yaralı gönlüme eyle dermanı
Münkir olan bozar ahdü peymanı
Hubyar Sultan himmet eyle derdime
Koçhisar kurbinde halife pirler
Muhammed soyundan gaziler erler
Karaoğlan gerçeği yürekten söyler
Hubyar Sultan himmet eyle derdime